Değerli dostlar,
2014 yılında Soma’nın Yırca Köyü’nde 6000 adet zeytin ağacı kesilmişti. Köylüler karşı koymuşlardı ağaçları kesmek isteyenlere, ama başaramamışlardı. Emniyet güçleri köylüleri karga tulumba götürmüşlerdi. Herhalde olayı hatırlayan olacaktır aramızda!
Sonra Danıştay 6. Dairesi zeytin ağaçlarının kesilmemesi yönünde karar vermişti. Ama iş işten geçmişti. Ağaçlar kesilmişti. Yani “atı alan Üsküdar’ı geçmişti!”
Şimdi yine zeytin ağaçlarının kesilmesi gündemde. Meclis’ten kanun çıkararak zeytin ağaçlarını kesmeye çalışıyorlar. Başbakan; “zeytin mi önemli, tesis mi önemli?” demiş. Pes doğrusu.
Aslında, bu konu -kimse kusura bakmasın ama- başbakanı da, bu meclisteki vekilleri de aşan bir konu. Aklı başında olan bir başbakan bu sözü söylemez. Ama söylemiş. Çünkü bir defa akıl baştan gitmiş.
Değerli dostlar,
Bu mesele aslında ülkemiz üzerine yapılan bir ekonomi sabotajıdır. Nasıl siyasî, askerî sabotajlar varsa ekonomik ve endüstriyel sabotajlar da var. İktisat fakültelerinde bu konu ders olarak okutuluyor.
işte zeytin ağaçlarının kesilmesi meselesi bu ekonomik ve endüstri sabotajları konusuna giriyor.
Ülkemiz, Akdeniz havzasında çok önemli bir zeytin ve zeytinyağı üreticisi ve ihracatçısıdır. Bu alanda söz sahibi bir ülkeyiz. Zeytin ağaçları kesildi mi, ülkenin zeytin ve zeytinyağı üretim ve ihracatı yok olacaktır.
Zeytin ağacı da öyle hemen yetişen bir ağaç değil. 15 yılda yetişiyor. Yırca’da kesilen ağaçlar 80 yıllıktı. Unutmayınız.
Evet, ekonomik ve endüstriyel sabotaj!
Bunun tarihte bir örneği var. Hem de bizim gençliğimizde meydana gelen bir olay. Bu olayı size hatırlatmak istiyorum.
Olay 1967 yılında olur. (Olay 1967 yılının basınında yer almıştır. İsteyen araştırabilir.)
İzmir’de faaliyet gösteren Gomel ve Zigna adındaki iki şirket, İtalya’ya 530 ton zeytinyağı ihracatı yaparlar. Bu iki şirketin sahipleri de Yahudidir. İhracatı yaptıkları İtalya’daki şirket de Yahudidir.
İzimir’deki şirketler İtalya’daki şirketle danışıklı döğüş yaparlar. Yani anlaşırlar.
İzmir’den ihraç edilecek zeytinyağına, İsrail’den getirilen parafin likit yağı karıştırılır. Bu zehirli bir yağdır. İtalya’daki şirket, bu yağları -güya- analiz ettirir. Yağların parafin likit yağı ile karışık olduğu belli olur. İtalyan şirketi yağları geri gönderir. Ve Türkiye’nin hileli yağ ihraç ettiğini bütün dünyaya duyurur. Bunun üzerine Türkiye’ye yapılan zeytinyağı talebi tamamen düşer. Öyle ki 1968 yılında koca Türk Devleti, sadece 8 ton zeytinyağı ihraç edebilmiştir. Bu durum Devlet Planlama Teşkila’tının istatistiklerinde vardır. 1967 yılındaki zeytinyağı skandalından önce Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı 70 milyon TL.dir. Bu skandaldan sonra ihracatımızın 70 bin TL. olduğu raporda belirtilmiştir.
Bu gün yaşanan durum da benzer bir ekonomi sabotajıdır. Kimse, partizanlık yapmasın. Sabotajı yapanların demek ki güçleri, kuvvetleri vardır. Bu mesele devletler arası bir politikadır. Diğer devletlerin Türkiye’deki uzantıları bu sabotaj işini başarabilmektedirler. Darbe yapacak kadar kuvveti olanların acaba Meclis’te uzantılar yok mudur?
Bizim siyasilerimiz bu meseleyi normal bir “tesis yapma” olayı olarak görüyor. Uyanamıyor. uyanamadığı gibi, halkı da uyandırmıyor. Sabotajı yapmak isteyenler lehine halkın düşüncelerini bozuyor, inandırıyor. Bu son derece yanlış bir şeydir. Düşmanın ülkemize kurduğu tuzakları ne zaman göreceğiz? Kim görecek? Kim uyanacak?
Paylaşmış olduğum yazı, aslında yine bu sabotajı yapan kuvvetler tarafından yayılmaktadır. Ters algı yaparak, zeytin ağaçlarının kesilmesini sağlamaya çalışmaktadırlar.
Güya biz Yahudi düşmanıyız!
Yahudinin öldürülmesi gerekir!
Zeytin ağaçları Yahudiyi saklayacakmış!
O halde Yahudiyi saklayan zeytin ağacı kesilmelidir!
Böyle bir mantık olabilir mi?
Ama oluyor işte. Bizim “etrak-i bi’idrak Türkler” inanıyor işte.
Yapacak bir şey var mı? Yok!
O halde sorun yok.
Zeytin ağaçların kesilmesi meselesi Türk Ekonomisine sabotajdır. Unutmayınız.
Uyarmak vatan borcumdur.
Son Yorumlar