Aylık Arşiv: Mayıs 2016

İstanbul Mutlaka Alınmalıydı!

Değerli dostlar,

İstanbul’un fethi münasebetiyle, 2006 yılında yayınlanan “Reconquista ve Türk Milleti’nin Mukadderatı” adlı kitabımda değerlendirdiğim ilgili konuyu sizinle paylaşmak istiyorum.

İstanbul Mutlaka Alınmalıydı!

Bu, II. Mehmed için sabit bir fikirdi. “Ya Bizans beni alır ya ben Bizans’ı” diyordu.

II. Mehmed tahta çıkar çıkmaz Karaman işiyle uğraştı. Bunu fırsat bilen Bizans, Türk-Bizans çatışması için zemin hazırlamaya çalışıyordu. Türkiye’yi tehdit ediyordu. Bilmiyordu ki, Doğu Roma’nın (Bizans’ın) fethini bu genç padişah sabit fikir haline getirmişti.

Bizans Kıralı, II. Mehmed tahta çıktığında Şehzade Orhan’ın Bizans’taki ikameti ve masrafları için Osmanlı Devleti’nin verdiği tahsisatın bir misli arttırılmasını istedi. Gerçekte Bizans İmparatoru “münasebetsiz ve beceriksiz” bir teşebbüsle Türkiye’nin eline koz veriyordu.  II. Mehmed İstanbul’un fethi için gerekli hukuki ve siyasi fırsatı Bizans Kralının bu  hatalı teşebbüsü ile yakalamış oldu.  (Bu olayların şahidi olan Prens Dukas Konstantin’in bu hareketini “budalaca bir fikir” olarak değerlendirmiştir).

  1. Mehmed, Rumeli Hisarı’nı inşa ettiriyor (1452), Anadolu Hisarı’na yeni kısımlar ilave ettiriyor, böylece Bizans’ın kuşatılmasına hazırlık yapıyordu.
  2. Mehmed, Bizans’ta Türklere taraftar kuvvetli bir gurup oluşturdu. Bu gurubun başını başbakan Lukas ve sonradan Fatih’in patrik yaptığı Gennadius çekiyordu. Bunlar, “İstanbul’un içinde Türk sarığı görmek, Latin serpuşunu görmekten evladır” diyorlardı. Bu ekol Katolik’lere muhalifti. Ayrıca Türkler’in vicdan hürriyeti hususunda mutlak manada tolerans sahibi olduğu herkesçe biliniyordu.

Sonraki Sayfa »

Yeni Bir İmparatorluk Mu Kuruyoruz?

Siyasî hayatımızda bazı önemli gelişmeler, önemli değişiklikler olmaktadır. Toplum ve devlet bünyesinde yapılmak istenen bu değişiklikleri, önceleri başbakan ve şimdi cumhurbaşkanı olan R.T. Erdoğan istemektedir.

R.T. Erdoğan;

Başkanlık sistemini getirmek istiyor. Sürekli olarak toplumumuzun Türk, Laz, Kürt, Çerkes v.s. gibi unsurlardan meydana geldiğini söylüyor.

Cumhurbaşkanının patronajındaki bütün basın yayın organları, bu organlarda yazan yazarlar, ona bağlı bütün sivil toplum kuruluşları hep bir ağızdan “başkanlık” sistemini istediklerini dile getiriyorlar.  “Ümmet bilinci” içinde olduklarını, Anadolu’da bir İstiklal Savaşı olmadığını, mevcut misak-ı millîyi İngiltere’nin çizdiğini, meclis başkanının ağzından “laik düzeni istemediklerini” ve bunun gibi birçok konuyu sürekli işleyerek devletimizi bir başka rotaya oturtmak hazırlıkları yaptıkları, R.T. Erdoğan’ın da bu iddialara ses çıkarmadığı görülmektedir.

Devletin adının değişebileceğini, İstiklal Marşı’nın değişebileceğini ima ediyorlar. Osmanlı dönemini çağrıştırmak için Osmanlı Dernekleri kurduklarına şahit olmaktayız.

Sonraki Sayfa »

İttihat Terakki-AKP ve Rejim Değişikliği Sorunu

“Doktrin; sistemleştirilmiş bir fikirler manzumesidir”

“Doktrin; hayat ve kâinatın işleyişi hakkında sistemli bilgi veren ilim dalıdır”

Doktrin kelimesini böyle izah etmişler.

Devletler kurulurken, kurucular hedefledikleri sistemi esaslı bir dünya görüşüne dayandırırlar. Yani kuruluş felsefesi belli bir doktrine dayanır.

“İkinci Meşrutiyet için mücadele eden İttihat ve Terakki aydın öncülerinin çalışmalarında, Meşrutiyet genel mefhumundan başka, doktriner bir anlayış bulmak mümkün değildir. Hulbuki; mesela, aynı devrede Rus Çarlığına karşı mücadele eden aydınlar, reformizmin her safhasından, sosyal demokrasiye ve ihtilalci sosyalizme kadar, doktriner ve bilimsel alanlarda, tamamen sistematik büyük eserler ve orijinal yapıtlar verdiler. Öyle ki; bunların bir kısmı, hatta çağımıza yeni değerler getirdi”

Sonraki Sayfa »

Durum Ciddidir, Hatta Vahimdir!

Aşağıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak zorundayım. İnanıyorum ki, paylaştığımız düşüncelerimizden ötürü bizi eleştirenlerin, ülkemizin etrafında kopan fırtınadan haberleri yoktur.

Öncelikle şunun iyice anlaşılması gerekir. İçinde bulunduğumuz durum tam anlamıyla büyük devletler savaşıdır. Yaşanan çatışmaların anlamı: 21. Yüzyıl Haçlı Savaşı’dır.

Savaş, sorunları diplomasinin çözemediği yerde başlar. Ve savaş stratejilerini devletlerin kurmayları belirler.

Bu bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz:

Düşman kurmayları ülkemizde önce iç savaş çıkarmış, ordumuzu ve devletimizi zayıflatmıştır. Savaşın birinci aşamasında devletimizin hava kuvvetleri zayıflatılmış, Deniz Kuvvetleri (donanması) çökertilmiştir. “Ergenekon operasyonları” adı ile yürütülen bu stratejide TSK ve dolayısıyla devletimiz büyük yara almıştır. Bu sebeple ülkemizin içinde bulunduğu savaşın sonucunu iyi görmüyorum.

Ülkemizi şu anda idare edenler, tıpkı İttihat Terakki yöneticileri gibi, devletin var oluşu veya yok oluşu ile ilgili olarak ciddi endişeler taşımamaktadır.

Böyle bir dönemde başbakanlık krizi yaşanmamalıdır. Anayasa krizi yaşanmamalıdır. Hükümet krizleri yaşanmamalıdır.

Suyu geçerken at değiştirilmemelidir.

Sonraki Sayfa »

Yeni Kitabım Yayınladı – Ahıska Sürgünü – Menemşe

Değerli dostlar,

Yeni yayınlanan Ahıska Sürgünü – Menemşe romanım aslında Ahıska’lı bir ailenin gerçek yaşamının hikâyesidir.

Kitabın sonunda romanın kahramanı olan Menemşe babaanne ile ilgili bilgi verdim.

Amacım, Ahıska Türklerinin davalarını desteklemektir. Bliinmelidir ki gerçekte Ahıska Türkü de olsa, Doğu Türkistan Türkü de olsa, Kırım Türkü de olsa, Batı Trakya Türkü de olsa, bütün Türklerin davası bizim davamızdır. Türk dünyasının varlık davasına, özgürlük davasına sahip çıkmak hepimizin görevidir.

Romanı bu anlayış içinde yazdım. Ahıskalıların da mutlaka bir gün vatanlarına döneceklerine inanıyorum.  Ve Ahıskalıların vatanlarına geri dönme davalarını destekliyorum.

Kitabı bu anlayış içinde okuyup değerlendirirseniz memnun olurum.

Menemse-Roman-Kapak-900x615