Değerli dostlar,
İstanbul’un fethi münasebetiyle, 2006 yılında yayınlanan “Reconquista ve Türk Milleti’nin Mukadderatı” adlı kitabımda değerlendirdiğim ilgili konuyu sizinle paylaşmak istiyorum.
İstanbul Mutlaka Alınmalıydı!
Bu, II. Mehmed için sabit bir fikirdi. “Ya Bizans beni alır ya ben Bizans’ı” diyordu.
II. Mehmed tahta çıkar çıkmaz Karaman işiyle uğraştı. Bunu fırsat bilen Bizans, Türk-Bizans çatışması için zemin hazırlamaya çalışıyordu. Türkiye’yi tehdit ediyordu. Bilmiyordu ki, Doğu Roma’nın (Bizans’ın) fethini bu genç padişah sabit fikir haline getirmişti.
Bizans Kıralı, II. Mehmed tahta çıktığında Şehzade Orhan’ın Bizans’taki ikameti ve masrafları için Osmanlı Devleti’nin verdiği tahsisatın bir misli arttırılmasını istedi. Gerçekte Bizans İmparatoru “münasebetsiz ve beceriksiz” bir teşebbüsle Türkiye’nin eline koz veriyordu. II. Mehmed İstanbul’un fethi için gerekli hukuki ve siyasi fırsatı Bizans Kralının bu hatalı teşebbüsü ile yakalamış oldu. (Bu olayların şahidi olan Prens Dukas Konstantin’in bu hareketini “budalaca bir fikir” olarak değerlendirmiştir).
- Mehmed, Rumeli Hisarı’nı inşa ettiriyor (1452), Anadolu Hisarı’na yeni kısımlar ilave ettiriyor, böylece Bizans’ın kuşatılmasına hazırlık yapıyordu.
- Mehmed, Bizans’ta Türklere taraftar kuvvetli bir gurup oluşturdu. Bu gurubun başını başbakan Lukas ve sonradan Fatih’in patrik yaptığı Gennadius çekiyordu. Bunlar, “İstanbul’un içinde Türk sarığı görmek, Latin serpuşunu görmekten evladır” diyorlardı. Bu ekol Katolik’lere muhalifti. Ayrıca Türkler’in vicdan hürriyeti hususunda mutlak manada tolerans sahibi olduğu herkesçe biliniyordu.
Son Yorumlar