“Doktrin; sistemleştirilmiş bir fikirler manzumesidir”
“Doktrin; hayat ve kâinatın işleyişi hakkında sistemli bilgi veren ilim dalıdır”
Doktrin kelimesini böyle izah etmişler.
Devletler kurulurken, kurucular hedefledikleri sistemi esaslı bir dünya görüşüne dayandırırlar. Yani kuruluş felsefesi belli bir doktrine dayanır.
“İkinci Meşrutiyet için mücadele eden İttihat ve Terakki aydın öncülerinin çalışmalarında, Meşrutiyet genel mefhumundan başka, doktriner bir anlayış bulmak mümkün değildir. Hulbuki; mesela, aynı devrede Rus Çarlığına karşı mücadele eden aydınlar, reformizmin her safhasından, sosyal demokrasiye ve ihtilalci sosyalizme kadar, doktriner ve bilimsel alanlarda, tamamen sistematik büyük eserler ve orijinal yapıtlar verdiler. Öyle ki; bunların bir kısmı, hatta çağımıza yeni değerler getirdi”
“Türk hürriyetçilerinin bu alanda kısırlığını izah gerekirse ilk söylenilecek şey, bu kadronun esasen ve bütünü ile yarı aydınlardan teşekkül ettiğidir. Evet, yarı aydınlardan! Yarı aydın ise idealist olabilir ama terkipçi ve nazariyeci olamaz. Orijinal eser, ancak genel kültüre de sahip olan aydın veya düşünürlerin terkipçi çalışmalarına dayanır. Hem aydın, hem terkipçi bir kültür ister.”
“Avrupa’da yaşayan ve 1908 ihtilalinin de gereği gibi verimli olmamasında ve hızla bir dikta rejimine, bir siyasî otokrasiye dönmesinde önemli surette müessir olmuştur. Eğer yurtdışından memlekete dönenler, bize oradan sistematik bir yetişme ve koltuklarında değerli orijinal eserlerle dönebilselerdi, meselâ bir Talat Bey (Talat Paşa) veya Enver Paşa ikilisi, o kadar güçlü bir şekilde iktidara hakim olamazlardı.”
“Hülasa; Genç Türklerin Hayat ve mücadeleleri, hem Avrupa’da, hem yurt içinde 1908’e kadar, doktrinci bir karakter arz etmez. Doktrin; sistemleştirilmiş bir fikirler manzumesidir. Yani bilimsel bir dünya görüşünün belirli, sistematik kanuniyetler açısından verilişidir. Aynı zamanda oluşların bir izahıdır da. Genç Türklerin ülkü ve mücadelelerinde, böyle bir doktrin unsuru ve bilimsel bir fikir temeli göremiyoruz.”
“Nitekim 1860’lardan dahi alsak, 1908 hürriyet ilanına kadar olan yarım asırlık zaman içinde, ihtilalci veya Meşrutiyetçi cephede dünya ve memleket meselelerini, çağın akışını objektif açıdan ve fikrî değerlerini ererek izaha çalışan güçlü bir düşünürün çıkmaması, bu gerçekle yorumlanabilir. 1908’i takip eden devrin başarısızlığında, bu 1908 öncesi fikir kısırlığının büyük payını ve fikrî sorumluluğunu tekrar ve önemle belirtmek isterim.”
Yukarıdaki ifadeleri Şevket Süreyya Aydemir’in Enver Paşa adlı eserinin I. Cildinin 290 ve 291. Sayfalarından aldım.
Şevket Süreyya Aydemir, Osmanlı’nın devlet rejimini II. Meşrutiyet ihtilali ile yıkıp, yönetimi ele geçirenlerin neden başarısız olduklarını, bir hareketin mutlaka esaslı bir doktrine dayanması gerektiğini, hareketin içinden dünya çapında büyük düşünürlerin çıkması gerektiğini anlatmaktadır. İttihat
Gerçekten de İttihat Terakki’cilerin içinde bu şekilde dünya çapında doktriner bir düşünür yoktu.
Abdülhamit’i “hal” eden (deviren) İttihat ve Terakki partisi bu fikir kısırlığı içinde, önce Balkan Savaşları’na, sonra da Birinci Dünya Savaşı’na soktukları devletin yıkılmasına sebep olmuşlardır.
Bu tespitleri neden yaptım. Adı geçen kitabı genç yaşımda okumuştum. Bu paragrafların yanına “katılıyorum” notunu düşmüşüm.
Şimdi düşünüyorum da, devletimizi “eski Türkiye-Yeni Türkiye” diye ayıran, yani ihtilal yaptıklarını, rejimi değiştirdiklerini söyleyen bugünkü idarecilerimizin İttihat Terakki’nin şu “kendine özgü bir fikir temeline, üstün, ileri görüşlü ve yön tayin edici vasıfta liderleri” olmayan liderlerine benzemektedir.
“Avrupa’ya çekilen Genç Osmanlıların hatıralarını gölgeleyen gerçek, bunların hepsinin, bir Mısırlı zengin paşanın, para yardımı ile yaşamış ve geçinmiş olmalarıdır. Bu zengin Mısırlı, bilindiği gibi, Mustafa Fazıl Paşa’dır.”
Bugünkü idarecilerimizin arasından da üstün bir strateji anlayışı olan devlet aklı çıkmamıştır. Mevcut iktidarın da bir üst akılın kontrolünde olduğünü düşünüyorum. Tam olarak devletimize nasıl bir nizam verilmek istendiği, Amerikan, İngiliz, İsrail stratejilerinin içinde kaybolduklarını, aralarından yukarıda bahsi geçen dünya çapında bir düşünürün çıkmaması önümüzdeki yılların karanlık geçeceğine işarettir. Bu demektir ki devletimiz yine büyük bir tarihi problemle karşı karşıyadır.
Sonumuzun Osmanlı’dan farklı olamayacağını düşünüyorum.
Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin.
0 Yorumlar.