Yeni Bir İmparatorluk Mu Kuruyoruz?

Siyasî hayatımızda bazı önemli gelişmeler, önemli değişiklikler olmaktadır. Toplum ve devlet bünyesinde yapılmak istenen bu değişiklikleri, önceleri başbakan ve şimdi cumhurbaşkanı olan R.T. Erdoğan istemektedir.

R.T. Erdoğan;

Başkanlık sistemini getirmek istiyor. Sürekli olarak toplumumuzun Türk, Laz, Kürt, Çerkes v.s. gibi unsurlardan meydana geldiğini söylüyor.

Cumhurbaşkanının patronajındaki bütün basın yayın organları, bu organlarda yazan yazarlar, ona bağlı bütün sivil toplum kuruluşları hep bir ağızdan “başkanlık” sistemini istediklerini dile getiriyorlar.  “Ümmet bilinci” içinde olduklarını, Anadolu’da bir İstiklal Savaşı olmadığını, mevcut misak-ı millîyi İngiltere’nin çizdiğini, meclis başkanının ağzından “laik düzeni istemediklerini” ve bunun gibi birçok konuyu sürekli işleyerek devletimizi bir başka rotaya oturtmak hazırlıkları yaptıkları, R.T. Erdoğan’ın da bu iddialara ses çıkarmadığı görülmektedir.

Devletin adının değişebileceğini, İstiklal Marşı’nın değişebileceğini ima ediyorlar. Osmanlı dönemini çağrıştırmak için Osmanlı Dernekleri kurduklarına şahit olmaktayız.

Bir zamanlar, Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesi, Türk kelimesinin Anayasa’dan çıkarılması, andımızın okullardan kaldırılması, “Ne mutlu Türküm diyene” ifadelerinin her yerden kaldırılması gibi istekler de dile getiriliyordu. Bu günlerde bu gibi istekler dile getirilmiyor. Öyle anlaşılıyor ki bu değişikliklerin yapılabilmesi için gerekli milletvekili sayısına ulaşacak gücü bulmayı beklemektedir cumhurbaşkanı.

Cumhurbaşkanı, bu istekleri dile getirenlere, “Dünyada Türk diye bir ırk yoktur” diyenlere ses çıkarmamıştır. Üstelik “Türk diye bir ırk yoktur” diyen Yasin Aktay’ı milletvekili de yapmıştır.

Şunu demek istiyorum;

Cumhurbaşkanının beyninin arkasında kesinlikle rejim olarak “İmparatorluk imajı” vardır. Ve bu imparatorluğun imparatoru olmak hayalleri vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeniden Osmanlı İmparatorluğu gibi bir imparatorluk düzenine dönüştürülecek ve kendisi de bu imparatorluğun başkanı, yani imparatoru, yani sultanı, yani hakanı, yani padişahı olacak. İstediği şey budur.

İma edilen, istenen, toplumda yaratılan algı budur. Aslında imparatorluk geleneğinden gelen toplum da, sonunun ne olacağını bilmeden buna hüsn-ü kabul ile bakabilmektedir. Çünkü propaganda çarkları çok iyi çalıştırılmaktadır.

Bu durum Emperyalist ülkelerin de herhalde işine gelmektedir. Adeta Erdoğan’ın bu isteğine çanak tutmaktadırlar.

İmparatorluklar “millî devlet” değildir. Yani “üniter devlet” değildir. Emperyalizm “üniter” devletlere, yani “millî” devletlere karşıdır.

İmparatorluklar birer “halklar” topluluğudur. Sadece çağdaş imparatorluklar değil, ta İlkçağdan, meselâ İran’dan, Roma’dan başlayarak bütün imparatorluklar aynı manzarayı gösterirler. Bu durum bütün imparatorlukların kanunudur.

“İmparatorluk; ayrı ırktan, ayrı dilden, ayrı tarihî yollardan gelen çeşitli halkların silâh gücü ile belli bir coğrafya üzerinde toplanması, birleştirilmesidir.

Eğer bu birleşmeyi yapan ve yöneten hakim kavim, bu birliğe aynı zamanda üstün bir kültür getirebiliyorsa, o takdirde bu din veya kültürden örülmüş bir bağlayıcı doku ile yoğurabilir. Ve o zaman bu halklar sentetiği, bu din veya kültür birliği içinde, daha devamlı veya hayatiyetli bir tarihi devir yaşar”     Şevket Süreyya Aydemir.

Osmanlı imparatorluğu da bütün imparatorluklar gibi bu tarife tam olarak uyuyordu. Ama tarih kitaplarında isimlerini okuduğumuz hiçbir imparatorluk şu anda yaşamıyor.

Türk milletinin devlet sistemi şu anda “millî devlet” sistemidir. Bu devletin kurucuları sistemin temellerini “millî devlet” sistemi üzerine oturtmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu dağılırken, uygulanan İttihad-ı Anasır ve İttihad-ı İslam projeleri tutmamıştır.

Yani, imparatorluğu bir araya getiren yukarıdaki halklardan hiçbiri bu imparatorluk sınırları içinde kalmak, bu imparatorluğun bir tebaası olmak istememişlerdir. Araplar mı, Arnavutlar mı, Makedonlar mı, Bulgarlar mı, Yunanlılar mı, Ermeniler mi, Kürtler mi? Hangisi imparatorluğun tebaası olarak kalmak istemiştir. Görüyorsunuz ki Kürtlerin bağımsızlık isteği ile hala boğuşmaktayız.

Şimdi istenen şey aynı yere dönmek midir? Bunu düşünmek bile büyük bir hatadır.

Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum. Oğuz Kağan’dan Vahdettin’e kadar bütün Türk hakanları Oğuz Kağan soyundan gelmiştir. Halen Anadolu’da yaşayan Türk Milleti’nin adı “Büyük Türk Hakanlığı” dır. Oğuz Kağan soyundan gelmeyen birisinin çıkıp da; padişah, sultan, han, hakan, kağan adını alarak milletin başına geçmesi, yani “başkanlık sistemi” kurarak Türk milletinin başına geçmesi mümkün değildir. Bu durumu, her şeyden önce Türk milletinin doğası kabul etmez.

Bu konuda kimse ham hayale kapılmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuranlar “millî devlet”, “üniter devlet” sistemini benimsemiştir. Demokrasiyi ve “Cumhuriyet” sistemini benimsemiştir. Bu sistemi değiştirerek yeni bir “imparatorluk” kurma hayallerine kapılanlar devletimizin yıkılmasına sebep olurlar. Son iki yüz yıldır, Balkanlar’da, Yemen’de, Kuzey Afrika’da, Arabistan çöllerinde Osmanlı Devleti’nin başına gelmeyen bela kalmamıştır. Ancak İstiklal Savaşı ile bu kargaşaya son verilebilmiştir. Şimdi yeniden böyle bir belaya sürüklenmek niyetinde olmamalıyız. Yeni bir devr-i sabık yaratılmamalıdır.

Bu konuda Türk Milleti’nin çocuklarını da uyarıyorum. Herkes aklını başına toplamalıdır. Öncelikle kim olduğunuzu öğrenmelisiniz. Bu devlet Türk Milleti’nin devletidir. Bu devlet “Millî Devlet” tir.

Rahmetli Durmuş Hocaoğlu Millî Devleti şöyle tarif etmişti:

Millî devlet, belirli bir asabiyeye istinat eden, bu asabiye üzerine müesses ve bu asabiye tarafından tesis, muhafaza ve müdafaa edilen ve devlet dara düştüğünde de herkesin çil yavrusu gibi dağıldığı bir ortamda, devletini korumak üzere kendi çocuklarını göreve çağırdığı devlettir.”

         Bundan sonraki yazımda Makedon İhtilali’ni yani 1903 yılında yapılan Manastır-Ohri İhtilali’ni anlatmaya çalışacağım. Görünüz ki bir imparatorluğun tebaası olanlar o imparatorluktan ayrılmak için neler yapmaktadırlar.

Kimse, Türk Milleti’nin tarihî kazanımlarını heba ederek “yeni bir imparatorluk” kurmaya heveslenmemelidir. Eğer bir imparatorluk kurulacaksa bu yeni imparatorluğu kuracak yeni Oğuz Kağanlar, yeni Atillalar, yeni Tuğrul Beyler, yeni Osman Beyler ortaya çıkacaktır. Bundan dost düşman kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Yaşasın Türk Milleti’nin devleti “Millî Devlet”

.

 

Yorum Yap