Ey Türkler! Uyarmak Vatan Borcumdur, Uyanınız

“Burası Bizim İçin Ya İkinci Ergenekon’dur Ya İkinci Endülüs” Durmuş Hocaoğlu

PKK bildirisinde “Egemenliğin Türklerden alınarak diğer milletlerle paylaşılması” istenmektedir. Ve yazık ki bugün bu konu devlet politikası olarak yürütülmektedir.

Önemine binaen bu durumu izah etmeye çalışacağım.

Değerli dostlar, hatırlayacaksınız, rahmetli Duruş Hocaoğlu Yeniçağ’da yazdığı bir makalesinde “Ey Tükler!” diye haykırmıştı ve şöyle demişti:

“Ey Türkler! Ben vicdanım; vazifem ve vazifem olduğu kadar da tek imkânım, ikaz ve ihtar etmektir; bunun için de durmadan, bıkıp usanmadan sizin vicdanlarınız üzerinizde baskı yapmak mecburiyetindeyim ve bu vazife bilinciyle haykırıyorum:

Ey Türkler! Sizler ki, Asya’nın çocuklarısınız; Asya’nın, yani bütün büyük dinlerin ana rahmi, hikmetin kaynağı ve ahlakın menbaı, Güneşin doğduğu bu azametli kıtanın en muhteşem çocukları! Sizler ki Asya’dan kopup Küçük-Asya’ya geldiniz, burada bütün tarihin tanıdığı en muhteşem imparatorluğu kurdunuz ve burada kendi tarihinizin de zirvesine çıktınız; geniş ve kudretli kanatlarınızın altında dinleri, dilleri, ırkları, renkleri sulh ile idare ettiniz, sonra küçüldünüz ve tekrar Küçük-Asya’nıza ric’at ettiniz; Edirne ile Ardahan arasına, bu gayritabii hudutlara sıkıştınız.

Ey Türkler! Ya İkinci Endülüs, ya da İkinci Ergenekon olma çizgisindesiniz.”

Durmuş Hocaoğlu bu yazıyı TRT Şeş televizyonunun kurulması üzerine yapmıştı. Ve durumu şöyle izah etmişti:

“Ne için açıldı ŞEŞ TV?
İleri sürülen gerekçe, Kürt yurttaşlarımızın Türkiye’ye daha kavî bir bağla bağlanmasını te’mîn etmek sûretiyle ayrılıkçı taleplerin ateşini söndürmek.
Farz edelim ki bu hesabın arkasında hiç başka bir hesap yok; ama öyle mi olacak, gerçekten?
Hayır! Öyle olmayacak.
Nasıl olacak?
Müteaddit kereler yazdım; hulâsa edeyim.
İki şekilde olacak:
Birincisi, verilen her “hak”, önce ayrılıkçı talepleri bir müddet ve bir miktar zayıflatacak, ama daha sonra talep çıtasını daha yükseltecek ve bu böyle devam edip gidecek; gidebildiği kadar.
Nereye kadar?
Hep berâber göreceğiz.
İkincisi, verilen bu “hak” etnik hareketin bir başarısı ve devletin zaafı olarak algılanacak -ki hakîkaten öyledir- ve hâl böyle olunca, etnik hareketlenmelerdeki “eşik değer” düşecek, başka etniler de harekete geçecektir; hem de en “olmaz” denilenleri.”

Değerli dostlar, rahmetli Hocaoğlu’nun endişeleri bugün gerçek oldu ve PKK’nın ayrılıkçı talepleri daha da ileri seviyeye taşındı. Tam olarak rahmetlinin dediği oldu.

Sadede gelelim. Bendeniz tarihi geçmişe bakarak Türklere şunu anlatmak istiyorum.

1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı’nında asıl istenen, tıpkı bugünkü gibi, Türklerin tapusunun ve egemenliğinin elinden alınması ve başka milletlerle paylaşılmasıydı.

1830 yılında İngiltere’ye “Orta elçi” olarak gönderilen Mustafa Reşit Paşa, döndüğünde 17 yaşındaki padişahı (Sultan Abdülmecit) önüne katarak Tanzimat Femanı’nı Gülhane parkında ilan etmişti.

Çok güzel bir edebi metin olan Tanzimat Fermanı’nda asıl istenen şey Türklerin egemenliklerini diğer azınlıklarla paylaşması meselesiydi. Fermanın özü buydu.

Türk milleti egemenliğini, yani devletin tapusunu diğer milletlerle paylaşmak istemedi. Demek ki o zaman Türkler daha bilinçli imiş!

Aradan 17 yıl geçti. 1856 yılında Türklerin egemenliğini paylaşması için tekrar harekete geçildi. Islahat fermanları yayınlandı.
Türkler yine egemenliğini ve vatanın tapusunu paylaşmayı kabul etmedi.
Bunu sağlamak isteyen İngiltere tahta geçen Sultan Abdülaziz’i öldürttü. (Bazı dostlar, bağışlasınlar, padişahın intihar ettiğini iddia ederler. Bu asla doğru değil.)
Padişah öldürülünce, netice itibariyle Sultan II. Abdülhamit tahta geçti. Ondan sonraki süreci biliyorsunuz. Meşrutiyet hareketleriyle, Balkan Savaşlarıyla Osmanlı Devleti’ni iyice yıprattılar. Devreye giren İttihatçılar da siyaset bilmedikleri için I. Dünya Savaşı’na girerek devletin yıkılışını hızlandırdılar. En sonunda İstiklal Savaşı ile Anadolu ve Trakya topraklarını elimizde tutabildik.

İstiklal Savaşı’nın sonunda Lozan Antlaşması imzalandı. Şimdi Lozan’ı da ortadan kaldırmak suretiyle devletin tapusunu ve halkın egemenliğini elinden almaya çalışıyorlar.
Anlayacağınız bu tarihi süreç devam ediyor.

Bu demektir ki emperyalizmin devletimiz ve milletimiz üzerindeki emelleri devam ediyor.

Ey Türkler egemenliğinizi ve devletinizin tapusunu diğer milletlerle paylaşmayı kabul ediyor musunuz?

Ben asla kabul etmiyorum.

Uyarmak Vatan Borcumdur.

Uyanınız.

Mikdat Topçu

15.05.2025

 

 

 

 

 

Yorum Yap