Aşağıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak zorundayım. İnanıyorum ki, paylaştığımız düşüncelerimizden ötürü bizi eleştirenlerin, ülkemizin etrafında kopan fırtınadan haberleri yoktur.
Öncelikle şunun iyice anlaşılması gerekir. İçinde bulunduğumuz durum tam anlamıyla büyük devletler savaşıdır. Yaşanan çatışmaların anlamı: 21. Yüzyıl Haçlı Savaşı’dır.
Savaş, sorunları diplomasinin çözemediği yerde başlar. Ve savaş stratejilerini devletlerin kurmayları belirler.
Bu bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz:
Düşman kurmayları ülkemizde önce iç savaş çıkarmış, ordumuzu ve devletimizi zayıflatmıştır. Savaşın birinci aşamasında devletimizin hava kuvvetleri zayıflatılmış, Deniz Kuvvetleri (donanması) çökertilmiştir. “Ergenekon operasyonları” adı ile yürütülen bu stratejide TSK ve dolayısıyla devletimiz büyük yara almıştır. Bu sebeple ülkemizin içinde bulunduğu savaşın sonucunu iyi görmüyorum.
Ülkemizi şu anda idare edenler, tıpkı İttihat Terakki yöneticileri gibi, devletin var oluşu veya yok oluşu ile ilgili olarak ciddi endişeler taşımamaktadır.
Böyle bir dönemde başbakanlık krizi yaşanmamalıdır. Anayasa krizi yaşanmamalıdır. Hükümet krizleri yaşanmamalıdır.
Suyu geçerken at değiştirilmemelidir.
Cumhurbaşkanımız “başkanlık” peşine düşmüştür. Anayasayı ve dolayısıyla rejimi değiştirmek istemektedir. Devletin temelleriyle oynamaya çalışmaktadır. İttihat Terakki Partisi de böyle yapmıştı. Onların da bütün dertleri rejim değişikliği idi. O zamanki politika “Abdülhamit gitsin de ne olursa olsun!” politikası idi. Şimdiki politika da “başkanlık sistemi gelsin de ne olursa olsun” politikasıdır. Değişen bir şey yoktur.
Bunun zamanlaması son derece yanlıştır.
İktidar partisi ve karşısındaki muhalefet son derece basiretsizdir. Siyasi partilerimizin Türkiye’nin bu problemini anlaması bile mümkün görünmemektedir.
Devletin büyük devletlerle başı bu derece belada iken, bölgemizde üçüncü dünya savaşı yaşanırken, İslam alemi her gün kırıma uğrarken iktidarın veya muhalefetin bir sürü iç tartışmanın peşine düşmesi son derece yanlıştır.
Bana sorarsanız, durumu son derece tehlikelidir.
Aşağıdaki değerlendirmeyi lütfen dikkatli okuyunuz.
“Böylesi bir tablondan ancak ve ancak askeri, diplomatik, siyasi, idari yasal ayakları iyi planlanmış bir büyük strateji ile çıkılır. Siyasi partilerin ve devlet bürokrasisinin mevcut tabloda takındığı tutum bizlerde düş kırıklığı yaratmaktadır.
En son Çukurca’da düşürülen helikopterimiz ve şehit edilen kahramanlarımız.
Türkiye’de bu konuları en iyi bilen bilim adamı stratejist Prof. Dr. Ümit Özdağ Bey; “Helikopterimiz muhtemelen SA-7 ya da SA-8 roketiyle vuruldu. PKK’lı teröristler artık şehir saldırılarında ortamdaki oksijeni emen termobarik roketi mermileri kullanıyorlar” dedi.
“Sterela-2, NATO rapor ismi adıyla SA-7 Grail, GRAU-Index 9 K32 IR güdümlü Rus yapımı silahtır.
Omuzdan, alçak irtifadaki uçak veya helikoptere atılarak kullanılır.”
Dekba internet sitesi Suriye Devlet Başkanı Esad’ın Ankara’ya, Türkiye’nin silah yardımını kesmemesi halinde sınırdaki PKK militanlarına, Rus yapımı SA-8 uçaksavar füzelerinden vereceğini ilettiğini yazdı.
İsrail basını Şam yönetiminin, Türkiye’yi muhaliflere silah sağlamakla suçladığını, yardımın devam etmesi halinde de PKK kartını oynama tehdidinde bulunduğunu yazdı. İsrail istihbaratına yakınlığı ile bilinen Debka internet sitesi, Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ın, muhaliflere verilen FIM-92 Stinger uçaksavar füzelerinden Türkiye’yi sorumlu tuttuğunu, silah sevkiyatının sürmesi durumunda, 2.500 PKK militanını silahlandıracağını öne sürdü.
Bu teçhizat terör örgütünün elinde varsa 5 km.den daha aşağıya inemezsiniz demektir.
YPG’nin elinde antitank Milan tanksavar füzelerinin olduğunu biliyoruz. Bunun anlamı şudur: PYD’nin elinde olan şey aynı zamanda PKK’nın da elinde var demektir. Bu da, en büyük avantajımız zırhlı ve uçar birlik harekâtında zafiyet oluşması demektir.” Prof. Kemal Üçüncü
Demek ki bizlerin, evimizde oturarak, çoluk çocuğumuzla ve işimizle uğraşarak, hiçbir araştırma çabası göstermeden, içinde bulunduğumuz durumu sadece çakma vatanseverlik duygularıyla, “partiseverlikle” anlamamız mümkün değildir. Olaylar, bizim parti takıntılı çakma vatanseverlerimizin “olmasını arzu ettikleri” gibi gelişmiyor. Düşmanın hazırladığı tuzakları anlamamız için ayrıca bir çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bilgi kaynaklarımız propaganda broşürlerinden ibaret olmamalıdır.
Bizi eleştirenlerin, devletimizin içinde bulunduğu ciddî durumu anlaması için biraz araştırma yapmaları gerekiyor. Kuru bir parti taraftarlığı ile, kuru bir vatanseverlikle ülkenizi savunamazsınız.
Unutmayınız.
Kilis şehrimizin nüfusunu boşaltıyorlar. Yakında Gaziantep’e, Şanlıurfa’ya da saldıracaklar. Ve bu şehirlerimize dışarıdan nüfus getirip yerleştirecekler. Şu anda Kilis’in nüfusunun yüzde otuzu şehri terk etmiştir.
Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.
Daha önceki hatalarını “kandırıldık” diye anlayan Tayyip Erdoğan’ın belki aklı başına gelmiştir. Ancak, 14 yıldır her şeyi berbat eden bir Erdoğan’ın bugün kalkıp “klasik söylemler” yaparak Türk milletine gaz vermesi durumu kurtarmaya yetmeyecektir.
İçinde bulunduğumuz durumu kurtarmak için “kurmay aklı” gerekir, “devlet aklı” gerekir. Aksine, devleti idare edenleri bir takım iktidar hesapları içinde görüyorum.
Bu sebeple durumu son derece ciddî ve vahim buluyorum.
Bizden hiç kimsenin sorumsuz davranmasını, yanlı düşünmemizi beklememelidir. Bunu bizden bekleyenlerin biraz da kendilerinin olayları okuması, incelemesi ve gelişen olaylara tarafsız bakması gerekiyor.
Biliniz ki, sorumsuz davranmaya vicdanımız elvermemektedir.
Durum ciddidir, hatta vahimdir.
Allah devletimize, milletimize zeval vermesin.
0 Yorumlar.