Yine bugün şehitlerimiz var. Türk milletine saldırı var. Devletime saldırı var.
Yine bugün hicranım arttı. Damarlarımdaki kan yandı, tutuştu. Bu ne çaresizliktir Yarabbi!
Uzun süreden beri yazıyorum. “Bu durum, milletimizin içinde bulunduğu büyük bir savaştır”, diyorum. “Bu savaş, 21. Yüzyıl Haçlı Savaşı’dır” diyorum. Anlatamıyorum. Beni partilerinin düşmanı sanıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin karşısındaki ittifak, önce ordumuzu yordu, böldü, küçülttü, zayıflattı. Sonra devletimize diz çöktürdü. Milletimizi aldattı. Bölünen, parçalanmak üzere olan bir devletin bu durumunu, milletimiz anlamaktan aciz hale getirildi. Büyük bir çoğunluk, “kalkınıyoruz, uçuyoruz” diyor. Hiçbir şeyden haberi yok. Bu kesimin içinde bulunduğu ruh hali, aldıkları eğitim, düşmanı algılamaya, savaşı algılamaya, tarihi algılamaya yetmiyor. Milletin büyük çoğunluğunun aldığı kültür, milletlerin daima savaşta olabileceğini algılamak için yeterli değil. Okullardan “Milli Güvenlik derslerini” bu sebeple kaldırdılar herhalde! İnsanların, böyle bir kültürleri, böyle bir “vatan algıları” yok. Üzgünüm ki yok.
Türk milletinin aydını da 1789 Fransız İhtilali’nden sonra gelişen “milliyetçilik” akımlarını anlamaktan acizdir. 1890’ lı yıllardan sonra Osmanlı Devleti’ni ateşler içine atan Ermeni isyanlarını, 1900’lerden sonra Makedonya’da başlayan milliyetçilik isyanlarını anlamaktan acizdir. Hala da acizdir.
Bütün bu isyanların sebebi Türk Milleti’ni Anadolu’dan sürmektir. İmha etmektir. Anadolu’yu topyekûn Avrupa topraklarına katmaktır. Asıl sebep, Türk Milleti’ni yok etmektir.
Lütfen; Ermeni isyanlarını okuyun. 1903 Makedonya-Ohri İhtilali’ni okuyun. İstiklal Savaşı’nı okuyun. Asıl sebep Türk ve Müslüman milletimizi yok etmektir. Düşmanlarımızın amacı, Anadolu topraklarını geri almaktır.
Aşağıya Ermeni isyanlarının listesini aldım. Makedonya-Ohri İhtilali’ni ayrıca yazacağım. Ucu Enver Paşalara varan, İttihat Terakki’ye varan yıkılış sürecini ayrıca anlatacağım.
Açık söyleyeyim, o zamanki İttihatçıların samimi olduklarını düşünüyorum. Hain değildiler. “Meşrutiyet rejimine geçersek kurtuluruz” diye mücadele ettiler. Hatalar yaptılar, tamam. Ama şimdiki yöneticilerimizi hem işbirlikçi (iktidar partisi de, muhalefet partileri de dahil), hem strateji bilmez olarak görüyorum. Bu sebeple; devletimizin büyük bir yok olma riski ile karşı karşıya olduğunu düşünüyorum.
Türk milletinin aydınlarının kafasında düşman algısını, savaş algısını, tarih algısını, bağımsızlık algısını ve millet olarak var olmak veya yok olmak tehlikesi altında olduğumuz algısını oluşturmak şarttır. Görüyorum ki, devletin kaderine hakim kadrolarda, bu kadroların temsil ettiği toplum katmanlarında hiçbir şekilde bu önemli algılar yoktur. Bu toplumun böyle bir kültürü yoktur. Asıl tehlike de buradadır. Bu sebeple “uyarmak vatan borcumdur” diye bağırmıştım. Ama anlaşılan o ki, hiçbir şekilde bir uyanış söz konusu olmamıştır. Bu aydının kafası, “vicdanî retçilik” le malûldür. Bu aydının kafası “Türk ırkı diye bir ırk yoktur” hezeyanıyla malûldür. Bu aydının kafası “Salli ala Tayyip Erdoğan” hezeyanıyla malûldür.
Neyse…
İttihatçı aydınlar yaptıkları hatalardan dolayı pişman olmuştur ama bu pişmanlıklar hiç para etmemiştir.
İttihat ve Terakkiciler bugün hayatta olsalardı, kendilerinin sebep oldukları, Müslüman Türk milletinin yaşadığı dramatik sahneleri görseler ve bilselerdi, belki hepsi, buna sebep olduğunu düşünerek intihar ederdi. Sebep oldukları Ermeni, Sırp, Bulgar ve Yunan mezalimlerini görseler ve bilselerdi intihar ederlerdi.
Balkanlardaki, Kafkaslardaki kendi öz milletinin çocuklarının, topraklarını ve bütün varlıklarını bırakarak göçe zorlanması, hele bu göçler sırasında o insanların yaşadıkları, insanın hayat hakkını elinden alma, boyun eğme ve en haysiyetsiz ve en merhametsiz, insanlık dışı uygulama ve işkencelerle öldürülen mazlumların cesetlerini görselerdi intihar ederlerdi.
Girit Resmo’da Balalimno köyünde Rumlar tarafından zulmen ve hıyaneten öldürülen Hasan Bekiraki’yi,
Bulgarların idama mahkûm ettikleri Türkler ’in yüzlerine karşı idam hükümlerini,
Edirne’de Bulgarlarca öldürülüp Meriç Nehri’ne atılan düzinelerce esir Osmanlı askerinin kıyıya sürüklenmiş cesetlerini, aziz şehitlerimizin naaşlarını,
Yine Bulgarlar tarafından gözleri çıkarılan, parmakları kesilen, kafaları parçalanan mazlumları,
Göç yollarında, kağnı arabalarıyla, bazen yalınayak, bebeleri kucaklarında, bütün mallarını mülklerini geride bırakarak katar katar yollara dizilen masum, mazlum, yetim millet evlatlarının, Müslüman Türk milletinin öz evlatlarının o hallerini görselerdi intihar ederlerdi.
Kardeşini bu topraklarda bırakıp gelen ve “Meşhed’i” bırakıp geldiği için “bedbaht” bir subay olduğunu düşünerek adeta ağlayan Hafız Hakkı Paşa’nın ve diğer koca koca paşaların pişmanlığı artık hiçbir şeyi geri getirmeyecektir.
Halbuki İttihatçılar; “biz hürriyet istiyoruz!” diyorlardı. “Biz, hürriyet, musavaat ve kardeşlik istiyoruz!” diyorlardı. (Şimdi ki yöneticilerimiz de başkanlık istiyoruz diyorlar).
Bugün devleti yönetenler de aynı hataları yapıyorlar.
Ermeni isyanlarına rağmen, Anadolu’da milletimizi topyekûn ortadan kaldırmaya and içmiş düşmanlarımıza rağmen, bizim yöneticilerimiz yıllardır Ermeni kiliselerini restore ettiler, vakıf mallarını iade ettiler, devlet bütçesinin yarısına yakın bir parayı Ermenilere verdiler.
Yetkililerimiz uzun yıllardır her konuda Ermeni olaylarını destekledi, teşvik etti, fırsat verdi, imkân verdi.
Şu anda yaşadığımız “terör” olayları, yine tarihinde olduğu gibi, gelişen olaylar cümlesindendir. Ermeni isyanlarında Ermeni komitacılarının, Balkan isyanlarında Makedon, Bulgar, Yunan ve Arnavut komitacıların yaptığı isyanlar cümlesindendir.
O zaman ki milliyetçilik olaylarını nasıl dış güçler teşvik etmişlerse, yine bugün aynı güçler aynı hareketleri yapmaya, azınlıklara aynı desteği vermeye devam ediyorlar.
Devlet, bir büyük savaşı nasıl idare etmek gerekiyorsa, içinde bulunduğumuz savaşı da öyle idare etmesi gerekiyor. Bunun için savaş sanatını bilen, strateji ilmini bilen insanları görev başına getirmek gerekiyor. Salon asilzadeleri ile devlet bu işin içinden çıkamaz. Bugünkü biatçı kadrolarla bu işin içinden çıkamayız. Biatçı yargı ile, biatçı valilerle bu işin içinden çıkamayız. Düşmanını görmezden gelen akılla bu işin içinden çıkamayız.
Durum son derece ciddidir. Son derece vahimdir. Bilin ki bu olaylar daha da artarak devam edecektir.
Bilin istedim.
Ermeni isyanları:
Anavatan Müdafileri olayı …………………: 8 Aralık 1882
Armenakan çeteleriyle müsademe …. .: Mayıs 1889
Musa Bey olayı …………………………… ….: Ağustos 1889
Erzurum isyanı …………………………………: 20 Haziran 1890
Kumkapı nümayişi ……………………………: 15 Temmuz 1890
Merzifon, Kayseri, Yozgat olayları ……..: 1892 – 1893
Birinci Sasun isyanı ………………………….: Ağustos 1894
Zeytun (Süleymanlı) isyanı …………………: 16 Eylül 1895
Divriği (Sivas) isyanı …………………………: 29 Eylül 1895
Babıali olayı ……………………………………..: 30 Eylül 1895
Trabzon isyanı ………………………………….: 2 Ekim 1895
Eğin (Ma’muratü’l Aziz) isyanı ……………: 6 Ekim 1895
Develi (Kayseri) isyanı ……………………..: 7 Ekim 1895
Akhisar (Izmit) isyanı …………………………: 9 Ekim 1895
Erzincan (Erzurum) isyanı ………………….: 21 Ekim 1895
Gümüşhane (Trabzon) isyanı …………….: 25 Ekim 1895
Bitlis isyanı ……………………………………….: 25 Ekim 1895
Bayburt (Erzurum) isyanı …………………..: 26 Ekim 1895
Maraş (Halep) isyanı ………………………..: 27 Ekim 1895
Urfa (Halep) isyanı ……………………………: 29 Ekim 1895
Erzurum isyanı ………………………………….: 30 Ekim 1895
Diyarbakır isyanı ………………………………: 2 Kasım 1895
Siverek (Diyarbakır) isyanı ……………….: 2 Kasım 1895
Malatya (Ma’müratü’l Aziz) isyanı ………: 4 Kasım 1895
Harput (Ma’müratü’l Aziz) isyanı ………..: 7 Kasım 1895
Arapkir (Ma’müratü’l Aziz) isyanı ……….: 9 Kasım 1895
Sivas isyanı ……………………………………..: 15 Kasım1895
Merzifon (Sivas) isyanı ……………………..: 15 Kasım 1895
Maraş (Halep) isyanı ………………………..: 18 Kasım 1895
Muş (Bitlis) isyanı …………………………….: 22 Kasım 1895
Kayseri (Ankara) isyanı ……………………: 3 Aralık 1895
Yozgat (Ankara) isyanı ……………………..: 3 Aralık 1895
Zeytun isyanı ……………………………………: 1895 – 1896
Birinci Van Isyanı ……………………………..: 2 Haziran 1986
Osmanlı Bankası baskını ………………….: 14 Ağustos 1896
Ikinci Sasun Isyanı ……………………………: Temmuz 1897
Sultan Abdülhamid’e suikast …………….: 21 Temmuz 1905
Adana isyanı ……………………………………: 14 Nisan 1909
Hocam elinize sağlık özenle dile getirdiğiniz konular bu günün dünden ekilen tohumları maalesef Türk, ün genleri ile mi oynadılar bilemiyoruz daha dün Habur isyancılar Devlet gece kondu mahkemesi ile içeri almadımı, unutmak en büyük ihanet dir. Hayırlı Ramazanlar diliyorum Allah’a emanet ol Hocam.