Değerli dostlar, iki yıl önce okuduğum İRAN’DA SOLUYOR ÇİÇEKLER kitabından faydalanarak pasliikilit.com adresinde birkaç yazı kaleme almıştım. Geçmiş gitmiş zaman. Okundu mu, okundu da unutuldu mu bilemem.
Kitapta Humeyni’ni devrimi anlatılıyor. Humeyni’nin kitleler üzerindeki etkisi çok güzel anlatılmış. Aşağıya Humeyni ile kitlelerin bağını anlatan bir paragraf alıyorum. Humeyni’nin İran’da yaptığı devrim, dünya üzerinde yapılmış sıradan devrimlerden biridir. Bu unutulmamalıdır.
Kitapta anlatılanların size çok tanıdık geleceğini tahmin ediyorum. Mollalar ay-a bakıp ay-da Humeyni’nin yüzünü görüyorlarmış! Kitleleri bu kadar etkilemiş anlayacağınız. “Sen bizim ruhumuzsun Humeyni” diye bağırıyorlar.
Bu düşüncelerin size tanıdık geleceğini tahmin ediyorum.
Kitabın 91 ve 92. Sayfalarından kısa iki alıntı yaparak dikkatlerinize arz edeceğim.
“İslam Dini, Humeyni sayesinde
yeni bir güç kazanıyor.
Yeri ve göğü, bu ve öteki dünyayı, içinde bulunduğumuz anı ve sonsuzluğu birbirine yaklaştırıyor.
Ezilenler ve cahiller bu her şeyi kapsayan gücün merkezini oluşturuyor ve bu yolda kendi benliklerini buluyorlar.
Humeyni, bunların bilincini değil bilinçaltını, kafalarını değil ruhlarını harekete geçiriyor.
Elindeler artık, ruhlarını kaptırmışlar.
Akla gelebilecek her şeyi yapmaya hazırlar onun için.
“Sen bizim ruhumuzsun Humeyni diye bağıranlar. Onun için ölmeye, şehit düşmeye hazırlar.
Şah’ın ordusu ne yapsın bunlara karşı. Yürüyüşlerde göğüslerini açıp “Bize top tüfek işlemez!” diyerek makinelilerin üzerine yürüyen kitlelere karşı ne yapsın dünyanın bu en büyük ordusu?
Ölü sayısı arttıkça şehit düştükçe kuvvetleri de çoğalıyordu. Kan aktıkça ölümden korkuları azalıyordu.
- sayfada bir dostu ile diyaloğa girer yazar.
– Kansız devrim, devrim sayılmaz mı? Ya devrim olursa ne olacak? Mollalar Bahtiyar’dan daha mı iyi? Daha mı çok özgürlük verecek bize?
- Bu saçmalıklara sen de mi inanıyorsun, diyorum. Mollalar İran gibi bir ülkeyi yönetemezler. Hele yalnız başlarına hiç. Bir zaman sonra camilere ister istemez geri çekilecekler.
- Pekiyi o zaman kim gelecek başa, diye soruyor arkadaşım beni kışkırtmaya çalışarak.
- Halkımız, diyorum, hiç duraksamadan.
Sanki bana iki kere ikinin kaç ettiğini sormuş gibi güvenliyim yanıtımdan.
“Halkımız ve halkımızın seçtiği milletvekilleri”
- Dostum, beni güldürüyorsun, diyor arkadaşım. “Halk” dediğin kimdir? Sokaklarda avazı çıktığı kadar bağıran ve ay-da Humeyni’yi gören bu kitleler kimi seçerler? Hiç bunu düşündün mü?
- Kitlelere hiç güvenmiyorsun, diyorum ama bir parti kodamanı gibi konuştuğumun da farkına varıyorum. Kendime güvenim biraz sarsılıyor.
Halen sapla samanı birbirine karıştıran, zihin kargaşasının içinden çıkamayan dostlarımın bu yazıyı dikkatle okumasını ve düşüncelerini bir daha gözden geçirmelerini rica ediyorum ve yaklaşan tehlikeye karşı bütün dostlarımı uyarıyorum.
Bu yazının içeriğini hiçbir kötü niyet taşımadan değerlendirecek dostlarıma şimdiden sonsuz saygılarımı sunuyorum.
Uyarmak vatan borcumdur.
Uyanınız.
13.05.2019
0 Yorumlar.