Çağrışım

10.07.1908 ‘de meşrutiyet ilan edilir. Bazı aydınlar II. Meşrutiyet’in ilanına inanamazlar, şüpheyle karşılarlar. O kadar korkmuşlardır ki, bu olayı da Abdülhamit’in şeytanca bir hilesi olduğunu düşünmüşlerdi.

Aşağıya bazı aydınların bu duygularını anlatan bazı alıntılar yapacağım. Belki zihinlerde bir çağrışım yapar.

 

“On Temmuz Galebe-i Milliyesi bende üç devri tahassüs geçirdi.

Korku,

Tereddüt,

Dayanağını yitirmiş, eskimiş duygular.” Tahsin Nahit

Padişah, uzun zamanlı yönetiminde milleti ve aydınları o kadar sindirmiştir ki herkesin içinde büyük bir kin bulunmasına karşın kimse hürriyetin bir gün Osmanlı topraklarına uğrayacağına ihtimal vermemektedir.

Bakınız Ahmet Hikmet’in duygularına:

“Evet, gökler çöker, dağları ezer, denizler kabarır yıldızları söndürür, güneşle ay çarpışır nurdan, alevden gülleriyle dünyayı alt üst eder. Bunlar hep olur… Lâkin Abdülhamit Türklere hürriyetini iade etmez. Herkesin gözlerinden okunan meali-i istibdat (baskının sonucu, açıklaması) bu idi.”

Bu düşünceler bende bazı çağrışımlar yaptı. Acaba sizlerde de yaptı mı?

 

Yorum Yap