Humeyni
1963 yılındaki ayaklanmalar sebebiyle Humeyni tutuklanmış ve dokuz ay yargılanmadan hapis yatmıştı. Bu dokuz ay boyunca politikaya karışmaması için kendisine telkinde bulunuldu. Gizli istihbaratın o zamanki şefi Pakravan, “Ayetullah, politika pis bir iştir. Yalan, dolan, alçaklık ve yaltaklık gerektirir. Siz böyle işleri bize bırakın, ellerinizi kirletmeyin” demiş. Humeyni ise; “İslamiyet, politikadan başka bir şey değildir” diyerek karşılık vermiş.
Hapisten çıktıktan sonra vaazlarına devam etti ve rejime saldırmaya devam etti. “İman sahiplerini” direnişe çağırdı. Taraftarları çoğaldı. Bu durumda rejim, Humeyni’nin tehlikeli olduğunu anladı, onu önce Türkiye’ye ve sonra da Irak’a, Şiilerin merkezi olan Necef’e sürdü.
Behman Niruland şöyle diyor:
“Biz solcular, en çok Humeyni’nin boyun eğmez, radikal tutumunu beğeniyorduk. Ne hatırı sayır din adamları, ne de ünlü politikacılar arasında hiç kimse o zamana kadar Şah rejiminin yıkılmasını isteyecek yürekliliği gösterememişti. Tüm haklar elinden alınmış kitleler, ayağı yalın, başı çıplaklar, solcular ve aydınlar, en önemlisi İran halkının yüzde altmışını oluşturan gençler, radikalizme eğilim gösterdikleri için, Humeyni durumunu pekiştirip ılımlı politik güçleri de devrimin kasırgası içine çekebildi. Bu kasırgaya ayak uyduramayanlar vatan haini, karşı devrimci ve Şah ajanı diye damgalandı. Humeyni’nin kararlılığı tüm kuşkuları ortadan kaldırdı ve kimseye oturup düşünme zamanı bırakmadı. Hulk, o8na bu kararlılığı yüzünden şükran borçluydu. Nihayet ortaya ybir adam çıkıp da kitleleri düşünme külfetinden kurtarıyor, onlara yol gösterip ne yapmaları gerektiğini söylüyordu. Ona güvenmeyip de kime güvenilecekti ki! O ki, halkı Şah’ın boyunduruğundan kurtarabilecek tek adam. Allah tarafından gönderilmiş bir evliyadır. Gösterdiği yoldan gitmek yeterdi. Ve gitti gösterdiği yoldan tüm halk, tüm aşağılanamışlar, köleleştirilmişler, hakları elinden alınmışlar.”
“Birkaç hafta içinde Humeyni’nin el bildirileri ve kasetleri tüm ülkeyi kapladı. O, halkın sırtını pekiştiriyor, Şah’a ve devlet gücüne olan nefretlerini körüklüyor, ölürlerse cennete gideceklerini vadediyordu.”
Aşağıdaki paragrafı çok önemli buluyorum. Sizler de iyi düşünün lütfen.
“HUMEYNİ’NİN AMACI, BİR TEK ŞAH’I DEVİRMEK DEĞİLDİ. İKTİDARI ELİNE GEÇİRİP MİLYONLARCA HALKI TEK BAŞINA YÖNETMEK İSTİYORDU. AMA BAŞLANGIÇTE ASIL AMACINI GİZLEDİ. GÖZÜ İKİTİDAR HIRSIYLA DÖNMÜŞ OLMASINA KARŞIN, TAKTİK GEREKİ BUNU HİÇ BELLİ ETMEDİ. BELLİ ETSEYDİ HİÇ KİMSE YÜZÜNE BİLE MAKMAZDI.”
Solcular Humeyni hareketini aslında kuşku ile karşılıyorlarmış ama onlar da büyük hata yapmışlar. Şah’ın devrilmesi ortak paydasında Humeyni onları da aldatmış.
Solcuların arasında bir toplantıda şu konuşma geçer.
“Şu anda en önemlisi Şah’ı devirmek. Onun işini bitince Humeyni’yi ortadan kaldırmak çocuk oyuncağı.”
Bir diğer solcu buna şu cevabı veriyor:
“Yanılıyorsun, bu böyle giderse kitlelerin bu ihtiyara olan hayranlığı aynı hızla artmaya devam ederse, o da halkın gözdeki, Allah’ın elçisi ve peygamberin temsilcisi olarak iktidar koltuğuna oturursa, onu bir daha oradan indirinceye kadar yıllar geçer. Bu da bizim için pek hayırlı olmaz.”
Bu gelişmeler sizlere bir çağrışım yapıyor mu?
0 Yorumlar.