Değerli dostlar,
Şevket Süreyya Aydemir’in II. Abdülhamit zamanını anlattığı bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yazı mutlaka sizlerde bir çağrışım yapacaktır.
“Jeopolitik Zorlayacaktı!
Bu gidiş elbetteki bir takım karşı hareketleri davet edecekti. Çünkü her baskı, müspet kuvvet demek değildir. Tutucu baskı ve zulüm, aczin ve dünyanın gidişine ayak uyduramamanın alametidir.
Abdülhamit nizamında da dünyanın gidişini görmemek isteyen bir idareye karşı, devletin yuvarlandığı uçurumu gören veya görmeye çalışan insanların tepkileri, örgütlenme çabaları elbette olacaktı. Memlekette; zekaları oynak, muhayyileleri renkli, ihtirasları sınırsız ve aktif hayatlarının eşiğinde bulunan genç insanlar vardı. Yüksek okullarda veya ordu saflarında bunlardan yüzlercesi, binlercesi, er geç bir çıkış yolu arayacaklardı. Bu gelişmeleri önlemek, hiçbir kudretin yetkisi dahilinde olamazdı. Bu gelişmeleri önlemeye, hibir kudretin gücü yetmezdi. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu bir Hindistan maharacalığı değildi Osmanlı İmparatorluğunun jeopolitiği, bir Hindistan maharacalığının, dünyadan tecrit edilmiş, ufukları içinde uyuşmuş, bir coğrafya veya tarih kalıntısına benzemezdi.
Hayır!
Bu İmparatorluğun, dünyanın en çelişmeli bölgesinde, üç kıtanın birleştiği yerde ve üzerinde çağımızın en büyük çatışmaları esip duran, bambaşka bir jeopolitik, bu ülkede bir takım reaksiyonları bir gün harekete geçirecekti!.
Bu durum, ülkeyi bir gün ve eğer ülkenin insanlarından bir direniş hamlesi gelmezse ya büsbütün tarih sahnesinden silecekti. Yahut da yeni yetişen, gidişattan memnun olmayan, pusuda bekleyen ve bir gün kuvvetlerini derlemek kudretini gösterecek bir genç nesil er geç, başlarındaki gafil Sultana ve memleketin karanlık gidişatına “DUR” demek cesaret ve kabiliyetini göstereceklerdi.
Nitekim öyle oldu.!
ENVER PAŞA
Şevket Süreyya Aydemir
Cilt I,
Sayfa 108-109
0 Yorumlar.