TÜRKİYE’NİN DEVLET PERSPEKTİFİ

 

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yere ve zamana göre tespit ettiği güçlü, bağımsız, egemen ve bölgesine hâkim olma stratejisi var mıdır? Var olduğu söylenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi gerçekten doğrudan doğruya Türkiye Devletinin ciddi olarak savunulması stratejisini içermekte midir? Bir devletin elbette müttefiklere ihtiyacı vardır. Ancak, farklı bir medeniyetin sahibi bir millet olarak, seçtiğimiz Batılı müttefiklerle, deniz aşırı müttefiklerimizle gerçekten ortak paydalarımız, ortak menfaatlerimiz var mıdır? Yoksa ilişkilerimiz daima kuvvetli müttefik karşısında ikinci planda kalan, ne istenirse kusursuz bir şekilde emre amade olan, idarecilerimizin kuvvetli müttefiklerin idarecilerini kutsadığı, azatsız emir erleri haline geldiği bir ilişkiler zinciri içinde mi yürütülüyor. 600 yıl Avrasya’yı idare eden Türk Milleti’nin 300 yıllık geri çekilişinden sonra şimdi, 21. yüzyılda gerçekten zengin, kalkınmış, kuvvetli müttefiklerin, büyük savaşların galip devletlerinin tasallutundan kurtularak kendisine yeni bir perspektif çizme imkânına sahip olması mümkün müdür? Bağımsız, egemen ve büyük devlet olma stratejisi izleme, büyük müttefiklerin, ideolojik hedefleri olan kuvvetli müttefiklerimizin ve komşularımızın kural tanımaz hedeflerini boşa çıkarma konusunda devlet ricalimizin yeterli kabiliyet, kapasite ve hür iradeleri var mıdır? Türk devleti 21. yüzyılda yakaladığı hâkim ve aktif politikaları uygulama fırsatını kullanabilecek midir?

 

İçeride resmi ideolojinin, gerçek medeniyetimizin Türk milleti tarafından yaşanması konusunda bir sürü engel çıkarıp, bu engellerle Türk milleti kaosa sürüklenirken (bu zaafları ileride anlatacağım), aslında her türlü hakka sahip olmalarına rağmen asimile olduklarını zannederek isyan çıkaran (gerçekte müttefiklerimiz tarafından kışkırtılan) öz be öz millet evlatlarının devletimizi zayıf düşürmesi,  Avrasya bölgesinin gerçek hâkimi, sahibi olma fırsatının kaçırılmasına sebep olacak mıdır?

 

Dünyanın ve özellikle Orta Doğu’nun bütün dengeleri ile oynayan ABD, en büyük müttefikimiz olarak, dünyada ve bölgemizde hangi stratejileri izlemektedir? Biliyoruz ki İsrail dağılan Osmanlı devletinin toprakları üzerinde kurulmuştur. Amerika’nın en önemli müttefiki olan İsrail’in kuruluş hikâyesi son derece hazindir. Türk milleti, İsrail’in vaktiyle bizim topraklarımız olan bölgede kurulmuş bulunması sebebiyle buruktur. Türk milleti gerçekte İsrail’e karşı tavırlıdır. Kaldı ki İsrail’in orada Müslümanları katletmesi Türk milletinin tepkisini daha da çok arttırmaktadır. İşte bu İsrail ABD’nin en yakın müttefiktir. İsrail ile bu kadar derin ilişkileri olan ABD’nin aynı zamanda İsrail ile ilişkileri sakat olan Türk milleti ile ittifakı samimi olabilir mi? ABD acaba bir şekilde yakınlaştığı Türkiye devletinin idarecileri ile mi sadece müttefiktir? Yoksa bu en büyük müttefikimiz aynı zamanda en büyük düşmanız mıdır? ABD bu ikiyüzlülüğü nasıl başarabiliyor? ABD’nin, özellikle bizim de şahit olduğumuz 1960 ve sonrası dönemlerde devletimize karşı işlediği cürümler saymakla bitmez. Türkiye’de meydana gelen bütün ihtilallerde parmağının olduğu, Muavenet gemimizi bilakis tasarlayarak vurduğu, Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirdiği, PKK’ya lojistik destek sağladığı,  Jandarma Genel Komutanımızın helikopterini iki jetiyle taciz ettiği, daha sonra bir başka kazada şehit ettiği, Türkiye’deki üslerinde bulunan subay ve astsubayların Türk makamlarına karşı fütursuz davrandığı, hatta bir kaymakamımızın bir Amerikalı asker tarafından tokatlandığı vs. gibi bir düzine olay üst üste koyulup yorumlandığında, ABD’nin bize karşı samimi olmadığı, sadece vaziyeti idare ettiği ortaya çıkar!  İyi de; bu ülke kuvvetli bir ülke, dünyanın her yerinde üsleri var. Vietnam’ı vurdu, Afganistan’ı vurdu, Somali’yi vurdu, Libya’yı vurdu, Irak’a geldi yerleşti. Şimdi Pakistan’ı (evet Pakistan’ı) vurmaya çalışıyor. Nihayet İran’a nüfuz etti. Bütün bunlarla birlikte düşünüldüğünde Türkiye devletinin ABD için sıradan bir devlet olduğu ve devlet adamlarımızın da sıradan devlet adamları olduğunu varsaydığı ortaya çıkar. Ortaya çıkan daha vahim bir sonuç var: Türkiye’nin, bölgesindeki tarihi bağları olan, nihai olarak Türkiye’yi halkıyla birlikte topyekûn destekleyebilecek olan bütün ülkelerin yönetimlerini değiştirmekte, gücünü tüketmektedir. Denilebilir ki ABD Türkiye devletinin etrafını boşaltmakta, altını oymakta ve tecrit etmektedir. Bunu anlamak çok önemlidir. Ve tabii ki ABD’nin bu politikalarını mutlaka İsrail ile birlikte düşünmek gerekmektedir.

 

Bu sebeplerle; bütün dünyada hükümranlığını sürdürmeye çalışan, Avrasya’ya hâkim olmaya çalışan, İsrail’in bu vazgeçilmez, derin müttefiki olan ABD’nin dünyaya bakışını, müttefiklerine bakışını ve Türkiye ile ilişkilerini bütün detayları ile ele almak Türk aydınının boynunun borcudur.

 

Yorum Yap