UYARMAK VATAN BORCUMDUR 34 – Kerkük Ve Filistin Olaylarının Hatırlattıkları

Kerkük Ve Filistin Olaylarının Hatırlattıkları

Her gün televizyonlarda arz-ı endam eden, değerli bir hoca efendiye bir soru sormuştum. Hocam, Ashab zamanını çok iyi biliyorsunuz. En ufak detayı bile çok iyi anlatıyorsunuz. Belki de o zaman yaşayan bütün çocukların bile adlarını, yaşlarını, ne işler yaptıklarını biliyorsunuz. Çok güzel de anlatıyorsunuz. Allah razı olsun. Sağ olunuz. Ama bir hoca olarak, eğer meramınız İslam’ı anlatmak ise, Türklerin, yüzlerce yıldan beridir İslam’a yaptığı katkı ile ilgili olarak neden ufak bir “menkıbe” olsun, anlatmıyorsunuz?
Verdiği cevabı çok manidar bulmuştum. “Biz Türk tarihini okumuyoruz!”
İslam’ın gelişinden itibaren sürekli olarak Müslüman toplumlar içinde çatışmalar, iç çekişmeler devam etmiş, gelmiştir. Şu anda da aynı çatışmalar devam ediyor.
Bundan bin sene önce yaşanan olaylar, bugün, aynı nesillerin uzantıları tarafından devam ettiriliyor. Bu çatışmalar bu gün daha da tehlikeli bir hal almıştır.
Çağımızda Batılı güçler, hiçbir zaman olmadığı kadar, çok daha etkili bir şekilde geldiler İslam dünyasının üzerine.
Batılılar bu manada savaş yaparken, dinleri ve mezhepleri de çatıştırarak toplumları aldatıp, birbirine düşürürken, bizzat sahnede bulanan Müslümanlar hala neyin ne olduğunu anlamadan, bilinçsizce çatışmaya devam ediyorlar.
Müslüman toplumlar hallaç pamuğu gibi sağa sola savrulup duruyor.
Filistin’e gözyaşı dökenler, Kerkük’ü görmüyor. Müslüman olduğu halde görmüyor. Müslüman olduğu halde Doğu Türkistan’ı görmüyor. Batılı hakim emperyal güçler, kime üzülmemiz gerekiyorsa onu ön plana çıkarıyor ve Müslümanları öbek öbek o konuya yönelterek göz yaşlarına boğuyor. Haber kaynakları, beyinlerine hakim olan güçler ne diyorlarsa, o şekilde düşünüp, o konuya odaklanıp, göz yaşı döküyor Müslümanlar.
Fatih Camii’nin ana cadde tarafına bir Müslüman gurup tarafından asılan bez afişi asla unutamıyorum. “Kafkaslardan Orta Doğu’ya kadar büyük bir ÜMMETiz!
Bizler, Batılıların yönlendirdiği anlamda, aldatılmaya müsait Müslümanlar olmamalıyız.
Gerçekte Türkler, bin yıldan beri İslam’ın kılıcı olmuşlardır. Şu anda İslam dünyasının üzerine doludizgin gelen Batılılar, gerçekte, bu toplumları aldatarak Türklerin İslam’ın kılıcı olmasını önlemeye çalışmaktadır.
Aşağıya Türklerin Müslüman oluşu ile ilgili olarak bir alıntı yaptım. Bu çok önemli olayın bizim çocuklarımız tarafından öğrenilmesi çok önem arz etmektedir. Özellikle toplumu yönlendiren hoca efendiler tarafından bilinmesi, öğrenilmesi ve hakiki manada dinimizin yükselmesi için bizim ne kadar güçlü olmamız ve düşmanımızı tanımamız gerektiğini anlatmaları bakımından çok önemlidir. İslam’a bu kadar hizmet etmiş bir milletin çocuklarının neden “düşmanlarının öngördüğü kadar Müslüman olmak istedikleri” anlaşılır gibi değildir. Bizler, Elhamdülillah Müslüman’ız ve de İSLAM’IN EN KEKSİN KILICIYIZ. İslam’ın en keskin kılıcı olmaya da devam edeceğiz.
Değerli Müslüman kardeşlerim; lütfen Saddam Hüseyin’i bir arife günü asanların, Kaddafi’yi gözü dönmüş, vahşileştirilmiş kitlelerin önüne bir av gibi atanların Batılı emperyal güçler olduğunu unutmayınız.
Prof. Dr. Osman Turan Hoca’nın “Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi” adlı eserinde Türklerin Müslüman olmaları ile ilgili olarak şu satırlar yazılmıştır.
“Türkistan’da zevkle okunan ‘Satuk Buğra Han Tezkiresi’ , Buğra Han’ın İslamiyet’i ve haleflerini tarihe yakın bir şekilde anlatır. Menkıbeye göre; Allah’ın Resulü Muhammed (S.A.V.) Mirac’a çıktığı gece peygamberler arasında tanımadığı bir kimseyi görmüş ve Cebrail’e hangi peygamber olduğunu sormuş. Cebrail, onun peygamber değil, 333 yıl sonra, Türkistan’ı dininize sokacak Satuk Buğra Han’ın ruhu olduğu cevabını vermiş. Hazret-i Peygamber sonsuz bir sevinç içinde yere inmiş ve Türkler arasında dinini neşredecek olan Buğra Han’a dua etmiş; eshabı da onu görmek istemiş. Hazret-i Muhammed (S.A.V.) arzularını kabul edince başlarında Türk külahı ve silahlı kırk atlı selam vererek yaklaşmış. Bunlar, Buğra Han ve arkadaşlarının ruhları imiş. Bunların arasında Türk hanına hidayet yolunu gösteren Samani Ebu Nasr da varmış. Ebu nasr, idare edecek bir vilayete sahip olmadığından, Türkler arasında İslamiyet’i yaymak maksadı ile ticarete başlamış. Bir gün rüyasında peygamberin kendisine “Kalk, Türkistan yolunu tut! Orada tekin Satuk Buğra Han Müslüman olmak için seni bekliyor, demiştir. Bunun üzerine o da sevinerek, 300 kişilik bir kervanla yola çıkar. Buğra Han o zaman on iki yaşına ermişti.” Sayfa 173-174
Değerli dostlar, bugün Müslüman camianın içinde bulunduğu şartların kimler tarafından oluşturulduğu, içinde bulunduğumuz büyük kavganın kuvvetli tarafının kimler olduğu, televizyon kanallarının, haber kaynaklarının kimlerin elinde olduğu bellidir. İslam üzerinde bile rahatlıkla oynanarak “Ilımlı İslam”dan bahsedildiği, bizlerin birer “Protestan Müslüman” olmamız için çaba gösteren mihrakların, gerçekte 21. Yüzyıl Haçlı Seferlerini yaptıklarını lütfen anlayınız.
Üzgünüm ki; bizler bugün, bu manipülasyonları yapanların Haçlılar olduğunu söylerken, bizi bile, Müslüman olarak görmeyen ve hatta bize “hidayet” dileyen Müslüman kardeşlerimiz vardır.
Asıl tehlikeli olanın da bu olduğunu anlatmak istiyorum.
Bu demektir ki, düşmanın aldatıcı telkinlerine kananlar, propagandanın her türlüsüne, içinde “din” olduğu için çok büyük bir rahatlık içinde inananlar ve bize “hidayet” dileyenler milletimizin ve devletimizin karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlikedir. Düşman “din” argümanını kullanarak, bugün hala, bin yıl önceki propaganda deyimleriyle, Alevi, Sünni, Şii vesaire gibi kelimeleri kullanarak bugün bile emellerine ulaşabilmektedir. Müslümanlar hala bu dini propagandanın çekim alanından çıkıp, ülkelerini, özgürlüklerini, geleceklerini düşünmekten uzak bulunmaktadırlar.
Bendeniz bu satırlarla milletimin çocuklarını, tarihin bu noktasında, hiç olmazsa bugün, uyanmaya davet ediyorum.
Bütün Müslümanlar uyanınız.
Bütün vatanseverler birleşiniz.
Uyarmak vatan borcumdur.
Dua ile kalınız, Allah’a emanet olunuz.
Mikdat Topçu
18.12.2012

Yorum Yap