“Etraki bi idrak”
Bir Fransız akademisyen Batı ile Doğu arasındaki münasebetlerin tarihi seyrini basit örmekle şöyle özetlemiştir:
“Batı ile Doğu arasındaki münasebetlerin tarihi, büyük ilerleme ve itilme hareketlerinin tekerrüründen ibarettir.
-Asya’nın ilerleyişi, Med harpleri ile durdurulur.
-Sonra Makedonya ve Roma karşı taarruza geçer.
-VII. Asırda Müslüman ilerleyişi vardır.
-X. Asırda Bizans’ın karşı taarruzu vardır.
-XI. Asırda Selçuklu Türklerinin ilerleyişi XII. asır HAÇLI SEFERLERİNİ doğurur.
-Osmanlı Türklerinin Bursa’dan Viyana’ya uzanan XIV. Asırdan XVII. Asra kadar olan ilerleyişi, 1912’de nihayet Edirne’ye kadar çekilmeleri ile neticelenir.”
Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, Cilt 3 Sayfa 216-217 (L.Empire du Levant, Sayfa 8-11)
Yani Asya’nın ilerleyişi Türklerin Edirne’ye geri çekilmesiyle durdurulur.
Gerçekten de koca bir dünya tarihinin özeti budur. Doğuluların Batıyı işgale gelmeleri ve Batılıların bu işgal hareketlerini durdurarak Doğuluları geri püskürtmeleri!
Milletlerin gel-git olayı.
Tarihin özeti bu.
Ancak, içinde yaşadığımız olaylar göstermektedir ki, bu süreç 1912’de Türklerin Edirne’ye çekilmesiyle son bulmamıştır. Süreç halen devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz tarihi yürüyüşü iyi anlamamız gerekir. Çünkü Batılılar halen Doğuya doğru yaptıkları büyük yürüyüşü sürdürmektedirler.
Kudretli dönemlerinde Haçlı saldırılarını durduran Türkler, öyle anlaşılıyor ki, bu defa Haçlı yürüyüşünü durduramayacaklardır (Allah esirgesin). Çünkü tarihi süreç şu anda Batılıların üstünlüğü ile devam etmektedir.
Türkler, tarihlerinde olduğu gibi, Haçlı saldırılarını püskürtme görevlerini yerine getirmezlerse, bu tarihi geri çekiliş devam edecektir. Bu durumda konunu teorisyeni Fransız akademisyen tezinde haklı çıkacaktır.
Bu konuyu 2006 yılında yayınlanan Reconquista ve Türk Milletinin Mukadderatı adlı kitabımda aşağıdaki şekilde izah etmiştim:
“Batı İleri Harekâtına Devam Ediyor
Doğulu kültürlerin geri itilmesi, Doğulu milletlerin mağlup olması tarihin belli bir döneminin kader çizgisi olabilir. Ama unutulmamalıdır ki Türkler; dünya tarihinin önemli bir kesitinde, milletlerin “gel-git” olayında, tarihin bin yıl gibi önemli bir dönemini kontrol etmişlerdir.
Batılılar ise Doğulu milletleri geri iterken, onları hâkimiyet altına almış, bütün zenginliklerini sömürmüş ve kanlı devrimlerle, kanlı ihtilallerle beslenmiştir. Batı yüzyıllarca masum milletlerin kanı ile beslenmiştir.
Türklerin geri çekilmekte olduğu üç yüz yıllık dönemde Doğulu milletler ezilmişlerdir. İnanıyorum ki; Türkler ve diğer doğulu milletler, ezile ezile baş kaldırmayı ve karşı taarruza geçmeyi öğreneceklerdir.
Bu anlamda Irak direnişi çok önemlidir. Irak’ta Batının mutlaka mağlup edilmesi, durdurulması gerekir. Bu sadece Irak’ın ve Irak halkının bir problemi değildir. Bütün Doğulu milletlerin problemidir. Doğulu milletlerin karşı tedbir almaları şarttır. Aksi halde; tarihin belki iki yüz, üç yüz yıl gibi uzun bir zamanı, Doğulu milletlerin ruh yapılarının yeniden bağımsızlığa hazırlanması ile heba edilecek ve bu milletler, belki yüz yıllarca, Batının hegemonyası altında kalacaktır. Milletlerin bir defa bağımsızlığı elinden gidince, karşı harekâta başlaması ve yeniden bağımsızlığına kavuşması yüzyıllar almaktadır. Birkaç nesil acımasızca zulme uğramakta, esaret altında kalmaktadır.
Bu ıstırapları en iyi bilen milletlerden biri herhalde biz olmalıyız. Bu sebeple Doğulu milletler gerekli tedbirleri bu manada mutlaka almalıdırlar.
Bu tedbirleri alma ihtiyacını öncelikle Türk milletinin aydını şimdiden hissetmiş olmalıdır. Türkiye’nin elit kadrosu bu “karşı duruş” ihtiyacını mutlaka duymuş olmalı ve çözüm yollarını aramalıdır.
Bu bağlamda, Amerikan kuvvetlerinin sürekli olarak İskenderun üzerinden Irak’a askeri malzeme taşımasına ve İncirlik üssünün Irak’a saldırı üssü olarak kullanılmasına izin verilmesi büyük bir hatadır. Tarih bunu her şeyden önce askeri, stratejik bir hata olarak affetmeyecektir. Amerikan kuvvetlerinin zaferi için dua eden Doğulu liderlerin bu tavırlarının ne anlama geldiğini herhalde 21. yüz yılın tarihini yazanlar çok açıklıkla izah edeceklerdir. (O zaman ABD’nin Irak işgali devam ediyordu.)
Ama biz bu tarihi olguyu fiilen yaşıyoruz. Batının sınırlarıyla yüz yıllarca oynayan bir milletin çocukları olarak bugünkü Batı ilerlemesinin ne anlama geldiğini görüyor ve uyarı görevimizi yapmak istiyoruz.”
Türkler Duraklama Devri’ne girdikten sonraki yaklaşık 300 yılda büyük hatalar yapmışlardır. Bu hataların birçoğu Batının üstünlüğü karşısında şaşkınlıktan doğan hatalardır. Bu dönemde Türkler adeta ne yapacaklarını şaşırmışlardır. Bu şaşkınlı ve “kaht-ı rical” bugün de devam etmektedir.
Kudretli devlet adamları çıkmayınca, zayıf iradeli olanlar “idraksiz” davranmışlardır. Bu sebeple bazı yazarlar Türkler için “İdraksiz Türkler-etraki bi idrak” demişlerdir.
Bu idraksizlik şu anda da devam ediyor.
İnşallah bunu aşacağız. Aramızdan yeni ve kudretli liderler çıkacaktır. Milletimizin öz çocukları içinde bulunduğumuz durumun nezaketini anlayacaklardır. Bundan zerre kadar şüphem yoktur.
Uyarmak vatan borcumdur şeklindeki yazıları bu yüzden sürekli yazmaya gayret ediyorum.
İçinde bulunduğumuz durumun siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri boyutu çok önemlidir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum sadece bir “iç” mesele değildir. Yaşadığımız olay aslında bir savaştır. Tamam, herkes Risale’sini okusun, partisinde bulunsun, herkes bulunduğu mevkide ego’sunu tatmin etsin. Ama bilinsin ki, bu durum topyekûn bir savaştır.
Türk milletinin çocukları idraksiz davranmayın. Uyanın!
Bu tarihi bir süreçtir.
Milletimizin bu konuyu iyi anlamasını istiyorum.
Bu sebeple bütün Türk milletini uyanmaya davet ediyorum.
Bütün vatanseverler birleşiniz.
Uyarmak vatan borcumdur.
Dua ile kalınız.
Mikdat Topçu
21.02.2013
0 Yorumlar.