Değerli dostlar,
Gerçekten bugün köşe yazarları, televizyoncular kendilerine yüklenen misyonu çok güzel ve inandırıcı bir şekilde yerine getiriyorlar. Bizim insanlarımızı ikna ediyorlar. İlk bakışta “çok güzel, tamam, çok doğru” diyorsunuz. Mesela TSK’nın Müslümanlara karşı tavırlarını anlatıyorlar. Gerçekten insanın vicdanı kabul etmiyor. Ben de kabul etmiyorum. TSK bu hataları yapmamalıydı.
Ancak TSK’nın bu hatalarını İslam düşmanlığı olarak anlatanlar, bakıyorsunuz, “diyalog” politikasından yanalar. Yani, bütün dinlerin İslam’ın çatısı altında birleşmesi değil, İslam dahil, bütün İbrahimi dinlerin (!), Brahmanizm’in, Budizm’in, Ateizm’in, hatta Animizm’in bile katıldığı, yeni açılımla, yeni bir din altında birleşmesini istiyorlar. Bu durumda İslam’ın esamisi kalmayacak. Hâlbuki diğer taraftan güya İslam’a karşı oldukları için TSK’ya karış tavır alıyorlardı. Bu doğrudan doğruya “Cambaza bak Cambaza” tavrıdır. İslam karşıtı olduğu teziyle TSK’ya saldırı, ama aynı zamanda İslam’ın da Batılı emperyal güçlerin istediği şekilde diyalog adı altında ortadan kaldırılması çabası. İslam’ın Protestonlaşması! Bunu benim dostlarım kabul etmezler.
Epeydir düşünüyorum. Elim varmıyor yazı yazmaya. Yazmayayım diyorum, dayanamıyorum. Canım sıkılıyor. Ne yazacağımı şaşırıyorum. Yazsam ne kıymeti var. Kimse duymuyor. Anlaması gerekenler de anlamıyor. Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil (Fuzuli).
Değerli dostlar, gelin aklınızı başınıza toplayın. Sizler inançlı, mütedeyyin insanlarsınız. Benim dostlarımın İslam’dan başka derdi yok, biliyorum. Bizim başka derdimiz mi var sanki! Yok elbette. Ama “eğer Türkler olmasaydı İslam sadece Mekke ve Medine yöresinde lokal bir din olarak kalırdı” diyor tarihçiler. Gelin İslam’ın kılıcı olan bu devleti, bu milleti yıktırmayın. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına Libya’daki gibi, Mısır’daki gibi, Suriye ve Yemen’deki gibi olaylar gelirse, Batılılar yürüttükleri bu Haçlı saldırılarına Türkiye’yi de dahil ederlerse ne yapacaksınız? Türkiye Batının sadık çocuğu mu? Bizi affederler mi sanıyorsunuz!
Bakınız; şu anda karıştırılan bütün Arap ülkelerinde, ayaklandırılan bütün devletlerde daha önce ABD tarafından TESEV gibi, Açık Toplum Enstitüsü gibi kuruluşlar kurmuşlardı. Bu kuruluşlara 300 milyon, 500 milyon dolar gibi yardımlar etmişlerdi. Bu kuruluşlar o ülkelerde yaptıkları çalışmalarla hedeflerine ulaştılar. Şu anda Libya’da, Mısır’da, Suriye’de, Yemen’de kan gövdeyi götürüyor. Sudan ikiye bölündü. Güney Sudan bugün resmen Hıristiyanların eline geçti. Libya’dan bir gemi ile kaçan 600 mülteci Akdeniz’in sularına gömüldü. NATO ses çıkarmadı. İnsan hakları örgütleri ses çıkarmadı. Onlar Müslüman değil miydi? Neden ABD’nin düşmanı bizim düşmanımız, neden ABD’nin dostu bizim dostumuz? Hiç düşünmüyor musunuz?
Lütfen açıp okuyunuz. Türkiye’deki “Açık Toplum Enstitüsü” nü Soros kurmuştur. Açık Toplum Enstitüsü’ne 10 milyon dolar, vakfına da 1,5 milyon dolar yardım edilmiştir. Merkezi Bebek’tedir. Danışma Kurulu’nda AKP milletvekili varadır. (Salim Uslu). Lütfen siteyi ziyaret ediniz. Her gün televizyonlarda büyük devrimi, Türkiye’deki büyük dönüşümü anlatanlar bu kuruluşun danışma kurulunda. Murat Belge, Ahmet İnsel, Eser Karakaş, Can Paker, Şahin Alpay, Ümit Kardaş, Ümit Boyner, Salim Uslu vb. Düşünmez misiniz acaba, ne alakaları olabilir! Bir de destekledikleri projelere bakınız. Toplumun bütün kılcal damarları ilgili projeleri destekliyorlar.
TESEV ise İsak Alaton tarafından kurulmuştur. Sermayesini Soros vermiştir. (Zaman Todays’da İsak Alaton’la yapılan mülakat). TESEV’in danışma kurulunda ise Cüneyt Zapsu, Can Paker, Etem Sancak, Kemal Derviş gibi isimler var. Bu kuruluş Dağdan İniş raporları hazırlıyor, sunuşunu Ermeniler yapıyor. Türkiye’deki yer adları ile ilgili olarak Sevan Nişanyan adlı Ermeni’ye program yaptırıyorlar. Açın bakın lütfen! Kendi köyünüzün adını girin, bağlı olduğu ilçeyi girin, karşınıza köyünüzün eski adının ne olduğu çıkacaktır. Muhtemelen de bu köyün adı, eğer Karadeniz tarafı ise Pontus ismi, Erzurum, Bayburt, Kars, Ağrı tarafı ise Ermeni ismi, doğu ve güneydoğu tarafı ise Kürt veya Ermeni ismi çıkacaktır. Adamlar tek tek tespit etmişler, program yapmışlar. Bakınız, (www.nisanyanmap.com)
TESEV demokratik açılım, anayasal açılım, Kürt açılımı programları yayınlıyor. Daha önce vatanına dedesi gibi ihanet eden Hasan Cemal de, TSK sorunu ile yazdığı yazılarda TESEV’in sitesinden faydalandığını yazıyor. Bendenizi bu yazıyı yazmaya iten de Hasan Cemal’in bu alıntısıdır. Bu adam Ermeni soykırım iddialarını kabul eden adam! Ermenilerden özür dileyen adam! Vaktiyle irtica diye düşündüğü İslam’a geçit vermeyen adam. Murat Karayılan’la görüşen, devletin taviz vermesini isteyen adam!
Maalesef Müslümanlar toz duman bu ortamda; TSK’nin dize getirildiği, Türk Milleti’nin darmadağın edildiği, Kürtlerin özerklik ilan ettikleri bu ortamda kalkıyorlar hala, belki farkında olmadan, “vicdani ret bir anayasal hak olarak tanınmalıdır” diyenlerden, “okullardan milli güvenlik dersi kaldırılmalıdır” (TESEV) diyenlerden yana tavır koyuyorlar.
Değerli okuyucu, bu milletin düşmanları yok mu? Kim bu düşmanlar? Arap hezimetini yaşatan, Saddam’ı arife günü asan, Hüsnü Mübarek’i kafes içinde mahkemeye getirenlerin verdikleri mesajları almıyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti Devleti af kapsamında mı? Yaklaşan tehlikeyi sezmiyor musunuz?
Savaşın ana karakteri; düşmanı topyekûn imha etmek veya kendi emrine almaktır. Şu anda TSK’nin düşman emrine sokulması için nasıl çaba sarf edildiğini anlamıyor musunuz? Bakınız, buradan söylüyorum, bundan sonra şehit sayısı daha da artacak. Ordunun şu andaki yeni komuta kademesinin de sinirlerini bozacak şekilde yeni operasyonlar düzenlenecek. Bu komuta kademesi de isyan edecek. Ve gitgide durum daha da vahim hale gelecek, yani terör tırmanacak. Ta ki, TSK kontrol altına alınıncaya kadar bu devam edecek. Ve başlayacaklar ABD’den komutan getirmeye. Gülüyorsunuz değil mi? Sakın olmaz demeyin. Gidiş bu yönedir.
Açıp bakınız İttihat Terakki dönemine. Osmanlı ordularının Birinci Dünya Savaşı’nda komutanları kimlerdi?
Mareşal Otto Liman von Sanders: 5. Orduya komuta etmiştir.
Mareşal Baron von der Goltz: 6. Ordu Komutanı.
General Erich von Falkenhayn: Yıldırım Orduları Komutanı.
General Fritz Baronsart von Schellendorf: Genelkurmay Birinci Başkanı.
General Felix Guse: 3. Ordu Kurmay Başkanı.
General Hans von Seeckt: Genelkurmay Başkanı Birinci Yardımcısı.
Bakınız, o zamanki kör dövüşü bu gün de aynen devam etmektedir. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in hayatını okuyunuz. Düşman dün bizi Çanakkaleyi, Filisitin’i savunmak zorunda bırakmıştı, bugün Diyarbakır’ı, Hakkâri’yi, doğu vilayetlerimizi savunmak zorunda bırakıyor.
Basında yazan, riyakar ve beşinci kol faaliyeti gösteren yazarlara lütfen kanmayınız, inanmayınız! Büyük oyunu lütfen anlayınız.
Not: Bu yazıyı çok değerli bor dostumun paylaştığı Hasan Cemal’in üç makalesi üzerine yazdığımı belirtmeliyim. Daha önce bugünkü idareciler hakkındaki düşüncelerini anlatan bir makalesini paylaşmıştım. Şimdi ise genel bir değerlendirme yapma ihtiyacını duydum. O değerli dostum kendisini bilir. Bu değerlendirmemden incineceğini sanmıyorum. İncinirse de özür diliyorum. Leyla’nın Mecnun’un başına vurduğu kepçe gibi algılamasını istirham ediyorum.
(Leyla halka yemek dağıtırken sıraya Mecnun da girer. Mecnun’a sıra geldiğinde yemek vermez, kepçeyi Mecnun’un kafasına indirir. Mecnun çok sevinir. Yemek alamaz ama sevinçlidir. Tekrar kuyruğa girer, tekrar yemek alamaz, kafasına kepçeyi yer. Yine çok memnundur, çok sevinir.
Sıraya girenler derler ki; yahu Mecnun, Leyla sana yemek vermiyor, üstelik kepçeyi kafana vuruyor, yine de seviniyorsun, girme şu sıraya da kepçeyi de kafana yeme.
Ama o Mecnun’dur, onlar gibi düşünmez. Çünkü onlar anlayamazlar. Mecnun der ki; sizin kafanıza kepçeyi niye vurmuyor? Demek ki bana karşı bir sevgisi var ki kepçeyi benim kafama vuruyor.
O değerli dostumun da durumu bu minvalde anlayacağını ümit ediyorum).
Ve uyanınız. Uyarmak vatan borcumdur.
Saygılar sunuyorum.
Mikdat Topçu.
31 Mart 2011
UYARMAK VATAN BORCUMDUR-7
Yorum Yap
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
0 Yorumlar.