Değerli dostlar,
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ve önümüzdeki kritik seçim vesilesiyle sık sık okuduğum Falih Rıfkı Atay’ın ZEYTİNDAĞI kitabından aşağıdaki anekdotu sizlerle paylaşma ihtiyacı hissettim. Muhakkak okuyan her dostun kafasında birtakım soru işaretleri ve “acaba” lar oluşacaktır.
Zeytindağı, 35. ve 36. sayfalarından aldığım aşağıdaki yazı herhalde sizleri de derin düşüncelere sevk edecektir.
“Atatürk’ün umumi kâtibi Hasan Rıza Soyak’ın babası Necip Bey, Üsküp eşrafından pek dürüst bir efendi idi. 1908 hürriyet savaşından önce, İttihatçılarla münasebette bulunduğu vakit, Enver Bey de ona defalarca misafir olmuştu. Kendisini pek sayar, gördükçe elini öperdi. Bir sultanla evlendikten sonra da eşini yabancı erkek olarak yalnız onun yanına çıkarmıştı.
İttihat ve Terakki umumî merkezi Birinci Dünya Savaşı’nın son yılında artık zaferden umut kesmişti. Rusya da yıkıldığına göre, tekli barış yapma imkânı aramak fikri hepsini sarmıştı. Fakat Enver Paşa’ya bu bahsi açmaya hiçbirinin cesareti yoktu.
Bir gün Necip Bey’i merkeze çağırdılar. Durumu ve düşündükleri son çareyi anlattıktan sonra:
– Dinlese dinlese seni dinler! Bir vatan vazifesidir, teşebbüs et, dediler.
Necip Bey, Enver’in yalısına gideceği günün sabahı evdekilere:
– Bugün çok ehemmiyetli bir vazife yapmaya gidiyorum, inşallah muvaffak olurum dedi.
Enver, kendisini öğle yemeğine alıkoydu. Sofrada Necip Bey bahsi açtı, dili döndüğü kadar konuştu. Enver Bey sonuna kadar dinledikten sonra:
“Vah Necip Bey vah, seni de zehirlemişler. Sen ki maneviyata inanırsın. Bilmiş ol ki ben Allah tarafından Büyük Türk hakanlığını kurmaya vekilim. Git evinde rahat uyu!”
Necip Bey eve döndüğünde şöyle diyordu:
– Eğer bu adam Harbiye Nazırı, Başkumandan vekili ve Yaver-i Hazreti Şehriyari olmasa yeri doğrudan doğruya tımarhanedir. “
0 Yorumlar.