Hata Bizdedir

Değerli dostlar, cümleten Cuma’nız mübarek olsun.

Türkler, bin yıldan beridir Anadolu topraklarında hür bir millet olarak yaşamışlardır. Bu bin yıl içerisinde Türk Milleti’nin düştüğü en büyük kriz, bana göre, bugünkü krizdir.

Haçlı saldırıları, Fetret devri, Viyana bozgunu, Islahat hareketleri, Balkan Savaşları, hatta Birinci Dünya Savaşı bile bugünkü krizden daha büyük değildi.

Çünkü “düşman” karşımızda idi ve çarelerini buluyorduk. Düşününüz ki, II. Kılıçarslan, 50 bin kişilik bir kuvvetle 800 bin kişilik Haçlı ordusunu karşılamıştır Anadolu’da. Bu bile bugünkü kadar büyük bir problem olmamıştır. Düşman görünüyordu, gücü biliniyordu, çaresi de buna göre bulunmuştu. Gerilla savaşı ile karşı konulacaktı. Öyle yaptılar.

Bugün düşman kendisini çok sinsi bir şekilde gizlemektedir.

Değerli dostlar, biliniz ki, görünmeyen düşman çok tehlikelidir. Hazreti Hamza şöyle demiştir: “Düşmanı görüyorsam, bu benim için tehlikeli değildir.”

Düşman açıkça kendisini göstermediği için  Türk milleti içinde bulunduğumuz durumun ciddiyetini anlayamamaktadır. Düşman çok yoğun bilgi kirliliği yaratarak toplumumuzu yanlarına çekmeyi başarmaktadır.

İnsanlarımızın bugün için sapla samanı ayırması çok zordur. Bu görev bizlere düşmektedir. Kimseye kızmayın, darılmayın, gönül koymayın. Eksiklik varsa bizdedir. Demek ki anlatamıyoruz.

Değerli dostlar, yine bugün basında gördüğüm bir iki resim ve öğrendiğim haberler içimi sızlattı. Yüreğimi yaktı. İnanıyorum ki, sizlerinde yüreğiniz yanmıştır.

Birincisi; Murat Karayılan başkanlığında toplantı yapan bir BDP heyetini gösteren resim. Herhalde hepiniz görmüşsünüzdür. Bu tabloyu iyi düşünmek gerekir.

İkincisi ise Türk Ordusu’nun hazırlamış olduğu özel savunma planlarının, bütün detayı ile birlikte düşmanın eline geçtiği haberidir. Bunu bir general açıkladı. Meğer Kozmik Oda baskınında bu işleri kotarmışlar.

Hayır! Bu işten sorumlu olan hiçbir siyasetçiye, başbakana, bakanlara, Cumhurbaşkanına, haber ajanslarına, basın mensuplarına, yorumculara kızmıyorum. Sitem de etmiyorum. Çünkü biliyorum ki, bu çorabın Türk Milleti’nin başına örülmesinde kimsenin hatası yoktur. Bu iş doğrudan doğruya “savaş”tır. Savaşta herkes kendi görevini elbette yapacaktır.

Hata bizdedir. Biz bütün bu yapılanların gerçekte bir “savaş olduğunu anlayamadık. Bütün hata bizdedir. Alla bize akıl ihsan etsin.

Vaktiyle Amerika’da yaşayan bir Türk profesörün (Hüseyin Naili Kubalı) hatıralarında anlattığı bir olayı aktarmak bu aşamada boynumun borcu olmuştur. Herkes kıssadan hisse almalıdır.

“Bir Amerika’lı dostumla muhabbet ederken “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordum. Amerikan ordusundan emekli bir subay olduğunu söyledi. Ve devam etti, biz Amerikalı subayların, emekli olsak bile, ordudaki görevimiz devam eder. Nedir ordudaki göreviniz diye sordum, şöyle cevapladı. Benim görevim Amerikan ordusunun İstanbul’u işgal ettiği sırada yerleri değiştirilen yön tabelalarını tekrar doğru yerlerine koyma görevidir. Bunun için beni her yıl Amerikan devleti İstanbul’a gönderir”

Devamını yazmayacağım. İsteyen bulup okuyabilir.

Saygılarım. Herkese hayırlı geceler.

7 Mart 2013 günü Facebook’ta paylaştığım yazı

Yorum Yap