Vatan kaybetmek ne demektir! Bunu en iyi biz Türk Milleti bilmeliyiz.
Terk etmeye mecbur kaldığı vatanından gelecek bir bardak suyu “sıla hediyesi” olarak gören ve vatanına hasret giden bir vatan evladının anılarından ufak bir alıntı yapmak istiyorum. Bakın vatan elden gidince ne oluyormuş?
Anadolu’ya Tuna’dan göç eden bir babanın, Tuna’nın suyuna bile duyduğu hasret bakın nasıl dile getirilmiş.
(…)
“Artık babamın yirmi beş seneden beri içmediğine tahassür ettiği (hasret çektiği) bu mübarek Vidin’in meşhur bir şurubu olduğuna katiyyen hükmediyordum. Bana uzatılan bardağı dudaklarıma götürdüğüm vakit bu, Vidin şurubunun lezzet-i müstesnasına (eşsiz lezzetine) hazırlanan ağzıma ılık bir su doldurmuştu. Gayri ihtiyarî, “ah! Bu su!” diye bağırmıştım.
Babam o zaman gülerek; “evet su, oğlum” demişti. Tuna suyu! “Baban bütün çocukluğunda, gençliğinde bu suyu içti. Sen de iç, şifadır!” dedi.
Sadık efendi ta Tuna’dan “sıla hediyesi” getirdiği bu su için “zemzem gibidir” diye ilâve ediyordu.
O vakit onu bir zemzem kutsiyetiyle yavaş yavaş içmiş ve bitirdiğim vakit yavaşça, “Ya Rabbi şükür!” demiştim.
O gün Sarayiçi’ni gezerken ufacık beynimde bu Sadık Efendi’nin hediyesi yer tutmuştu. Bunu niçin bu kadar uzak yerden getirmiş diye düşünüyordum. Sonra babamın; “tam yirmi beş senedir içmedim” derken titreyen sesinin hasretini duyuyordum. Şimdi beynimde yer tutan bir nokta etrafında Tuna suyuna ait ufak ufak hikâyeler toplanıyordu. Babam gençliğinde Tuna’da yüzdüğünü söylerdi. Halam, zavallı halam, hanayın altında büyük küplere Tuna suyunun doldurulduğunu, onun orada “turna gözü” gibi durulduğunu bazı geceler anlatırdı.
İşte bugün “şifadır” diye bir sükûn-u hürmetle içtiğim Tuna suyuydu. O vakit birdenbire kalbimde Tuna’yı görmek arzusu uyanmıştı. Hatta onu evvelce görmüş, gür sularında babamın yıkanmış olduğu, hanay altndaki büyük küplerde “turna gözü” gibi durulan suları içmişim gibi bende de garip bir arzu, hasret ve iştiyak meydana gelmişti.”
0 Yorumlar.