Vatan Elden Gidince

Değerli dostlar,

Balkan savaşları Türk milleti için çok acıklı olmuştur. Çok çileler çekilmiş, çok şehit verilmiştir. Ve tabii sonunda vatan elden gitmiştir.

O günlerin hikâyeleri de çok acıklıydı.

Aşağıdaki kısa yazıyı Ömer Seyfettin’in 1914 yılında Türk Yurdu dergisinde yayınlanan “Mehdi” isimli hikâyesinden aldım. Yazının tamamını uzun olur, okunmaz diye yazmadım. İnanıyorum ki bu birkaç paragraf bile  duygularınızı ayaklandıracaktır. Saçlarınızı diken diken edecektir. Okuyunca “Vatan kaybetmek böyle bir şeymiş” diyeceksiniz.

Yazıyı lütfen okuyunuz.

“Ne tuhaf, fakat ne acıklı bir tesadüftü. Serez istasyonundan bindiğimiz ikinci mevki kompartımanda beş kişiydik. Ve beşimiz de Türk ve Müslümandık.

Geçen felaket ve bozgun yılının canlanmış da kalmış uğursuz ve karanlık damlarına benzeyen birçok karga sürüleri, sahipleri öldürülen boş ve sürülmemiş tarlalarda dolaşıyordu. Tren hareket ettiği vakit hepimiz bir defacık selamlaşmış ve sonra, o yalnız esir ve perişan Müslüman memleketlerinde duyulan yakıcı ve dondurucu ağır tevekkülün taştan sükûnuyla susmuştuk. Hava pek soğuktu. Kapalı camların ince buğularından; minareleri yıkılmış, mescitlerinin üzerine haçlar asılmış tenha köyleri görüyor gibi oluyorduk. Bu köyler uzaklarda, ta ufkun nihayetindeki mor sislerin içinde idi. Şimdi ezanın sustuğu bu öksüz yurtlara, çanlarını ulutmak için Selanik’e vapur vapur gelen Kafkasya Rumları yerleşiyorlardı.

Susuyorduk.

Ve sanki bize milyonlarca kan ve din kardeşlerimizin ölümünü hatırlatan dışarısını, bu düşmanın öz vatanımızdan zorla kopardığı altın sahraları görmemek için önümüze bakıyorduk.”

Yorum Yap