Bu başlık, Şevket Süreyya Aydemir’in Enver Paşa eserinin ikinci cildinin 113. Sayfasında attığı bir başlıktır.
“Sürü Çoban İstiyor.”
Burada yazar, Osmanlı Devleti’nin dağılmasına yakın, iç karışıklıkların olduğu o kötü günlerde ortaya çıkan Kör Ali olayından bahseder.
Hikâyeyi özetleyerek alacağım. Okuyunca göreceksiniz ki, o zamanlar da, bugünküne benzer bir şekilde din istismarı yapan gruplar hareket halindedir. Milletimiz, her nasılsa, bu tür insanlara, hocalara sürekli inanmaktadır. Bunun sebebinin ne olduğunu çok düşündüm. Şunu anladım ki, Türk milletinin ( ve tabii ki İslâm aleminin) Kör Ali örneğinde olduğu gibi, bu tip cahil hocalara inanmasının sebebi cehalettir. Kitap okumamaktır. Kendisini yetiştirmiş, kitap okumuş, karşılaştığı olaylar hakkında az veya çok bilgisi olan bir Müslümanı kimse kandıramaz. Ama görüldüğü gibi, milletimizi Kör Ali tipindeki din adamları hala aldatmaya devam etmektedirler. Devleti idare edenlerin de meşrebi yazık ki halkın cehaletine uymaktadır. “Bize okumuş adam lazım değil” diyenler bile var. Osmanlı devletinde ayaklanmalar sürekli cahil halkın kolaylıkla aldatılmasından kaynaklanmaktadır.
Özetle, bugünkü gidişte de, aşağıda okuyacağınız hikâyeye benzer olaylar meydana gelmektedir. Yazılı ve görsel basından takip ettiğiniz, kadınlara saldırmalar, bir takım insanları kutsamalar, bir takım hocaların ufak çocukların büyük insanlarla evlenmesinin caiz olduğunu söylemeleri ve toplumumuzdaki dalgalanmalar, hep aşağıda okuyacağınız hikâyenin benzeri olaylardır. Ve bu olaylar hala İslâm aleminin bütününde cereyan etmektedir. Herhalde İslam aleminin bir türlü sömürge olmaktan kurtulamamasının, bir türlü kırımdan, yıkımdan kurtulamamasının asıl sebebi, Kör Ali benzeri meczup insanların aşağıdaki hikâyeye benzer icraatlarının İslam ümmeti nezdinde hala kabul görmesidir. Başka türlü izahını bulamıyorum.
Yıkılışımızın, geri kalışımızın, sömürge olmaktan bir türlü kurtulamayışımızın asıl sebebini sadece cehalet olarak görmekteyim.
Cehalet… Cehalet… Cehalet…
Kör Ali olayını özetleyerek aşağıya alıyorum. Lütfen okuyunuz.
“Kör Ali kimdir? Bir hafız mı, bir hoca mı? Bir meczup mu, bir derviş mi, yoksa deli mi? Bu soruların kesin cevabını vermek zordur. Ama bilinen şudur: Kör Ali, İstanbul’un büyük camilerinin, özellikle Fatih ve Süleymaniye camilerini çeviren medreseler çevresinin, ne idüğü belirsiz parazitlerinden biridir. Birbirine karışmış saçları, sakalları, hırpanî kıyafetleri, rengi atmış sarıkları ile yarı serseri insanlar, o zamanlar çoktu. Kör Ali de bunlardan biridir. Hürriyet ilân olununca Kör Ali evvela havayı koklar. Bir şeyler sezinlemeye çalışır. Bir yerlere koşar, bazı kimseleri görür ve cami cami dolaşır herhalde. Sonra bir gün bir öğle namazından çıkınca, cami meydanında bir musalla taşına fırlar:
- Ey ümmet-i Muhammed uyanın! Toplanın ey Mü’minler! Vakit, saat geldi. TECELLİYAT VAR! Düşün peşime! Bu süreye çoban lazım! Çobanımızı bulalım.!
(…)
Kör Ali nihayet sözlerini bitirir. Konuştuğu musalla taşından iner. Sarıklılar dalgasını yararak kafilenin en önüne geçer, ilerler. Ortalık tekbir sesleri ile çınlar. Ve kafile yürür. Hedef gene Yıldız Sarayı’dır. Akan sel, padişahını görecektir. Ondan, sürüsünün başına geçmesini, kâfirleri ezmesini, şeriatı geri getirmesini isteyecektir. Çünkü TECELLİYAT VARDIR! ÇOBAN SÜRÜSÜNÜN BAŞINA GEÇMELİDİR!
Bilinen şudur ki, bu kalabalık gittikçe artarak Fatih’ten Yıldız’a kadar akar. Geçtiği yolları bağrışlarla, haykırışlarla çınlatır. Kör Ali gerçi halsiz düşer. Ama kollarına girerler. Nihayet Yıldız Sarayı kapısına dayanılır.
Abdülhamit’in Başkâtibi Ali Cevat Bey, daha önce de değindiğimiz hatıratında, sahneyi özetler. Bugünkü dile çevirerek bazı parçalar verelim. (Ali Cevat Bey’in Hatıratı, Türk Tarih Kurumu, 1960, Sayfa 15-16)
“Eylülün yirmi dördünde ve mübarek Ramazanın on birinci çarşamba günü saat 10 sıralarında (şimdiki saata göre 16) efendimiz beni çağırtarak:
- Birçok Fatih hocaları sarayın önüne gelmişler. Mutlak beni görmek istiyorlarmış, Başmabeynci Nuri paşa geldi. Söyledi. Bir de sen gör, buyurdular. Sarayın kapısı önüne çıktım. Arakiyesine (bir nevi külah) sarık sarmış, göğsü bağrı açık, dağınık, perişan kıyafetli, şaşı gözlü, meczup (bir nevi deli) tavırlı bir adamın koltuğuna iki kişi girmiş ve etrafında da ellerinde bayraklarla adamlar toplanmıştı. Birçok halk da bunlara katılmıştı. Yanlarına sokuldum.
Hoca Ali Efendi diye anılan bu adam:
- Meyhaneler kapanmalı, resim çıkartmak yasaklanmalıdır. İslam kadınları sokaklara çıkartılmamalıdır,
Diye bağırıyordu. Ali Efendi’nin koltuğunda bulunan kırmızı yüzlü, seyrek sakallı ve sarıklı genç bir adama, hoca efendinin ne istediğini sordum:
- Kanun-u Esasi’yi istemiyoruz,
Dedi.
Başkâtip döner. Gördüklerini duyduklarını padişaha haber verir. Nuri Paşa meydanda 1000 kadar sarıklıdan bahsetmiştir. Başkâtip, gerçi meydanın kalabalık olduğunu söyler. Ama ona göre bu toplananların ne cins insanlar oldukları belli değildir. Dışarıdaki yaygara ise artar.
Padişah mabeyn dairesine geçmeye mecbur olur. Pencere açılır. Kollarına girenler Kör Ali’yi pencerenin altına yaklaştırırlar. Kör Ali bağırmaya başlar:
- Padişahım! Çoban isteriz çoban! Çobansız sürü olmaz! Şeriat emrediyor. Meyhaneler kapanmalı. İslam kadınları açık saçık gezmemeli. Resim çıkartılmamalı. Tiyatrolar kapanmalıdır! Korkma! TECELLİYAT VAR! EVLİYA PERDE ALTINDA GÖRÜNÜYOR, KORKMA!
Kör Ali haykırır durur. Demek TECELLİYAT VARMIŞ! Evliyalar görünmüş perde altlarından. Meyhaneler kapanır, kadınlar sokağa çıkmaz, resim çıkartılmaz ve tiyatrolar kapanırsa, kırmızı yüzlü destekçisinin ve arkasına taktığı sürünün istediği şeriat yerine gelecektir. TECELİLLİYAT ise KUTSAL İŞARETLER demektir. Demek bu kutsal işaretler Kör Ali’ye görünmüş ve onu, bu cemaatin önüne düşürerek padişahın sarayına dayandırmıştır!
Şarkın, bütün Doğu ülkelerinin tarihinde, kimbilir böyle nice Kör Ali Hocalar, kimbilir nice defalar böyle kalabalıkların önüne düşüp böyle şeriat istemişlerdir. Ve bu ayaklanmalar, kimbilir nelere mal olmuştur. İşte şimdi Yıldız Sarayı bahçesinde, bu sahnelerden birisi daha cereyan ediyordu.
Padişah bağıranları dinler. Konuşur da:
- İcabeden emir verilir, şeriatı gerekleri yerine getirilir, müsterih ol Hoca Efendi!
Bu Kör Ali ve arkadaşları, daha sonra, gene bu gibi tahrikleri yüzünden idam edileceklerdir.”
Değerli okuyucu, herhalde metni okuyunca, içinde bugünküne benzer olaylar bulmakta zorluk çekmediniz.
Allah, İslâm alemini içine düştüğü cehaletten, ataletten kurtarsın.
0 Yorumlar.