UYARMAK VATAN BORCUMDUR – 1

Bir sohbet sırasında, çok değerli eğitimci bir ağabeyim güzel bir uyarıda bulundu. Çok güzel bir örnek verdi. Bakınız dedi ki:

“Bir koyun hiç kurdu tanımasa, ondan üreyen 1000. nesil dahi kurdu hiç görmese, 1001. kuzu doğduğunda kurdu bilir, onu düşman olarak tanır”.

Bu ne muazzam bir yaratılış, ne müthiş bir içgüdü!

Mutlaka bütün canlıların düşmanları var ve bütün canlıların düşmanlarına karşı savunma mekanizmaları var. Bunu artık günümüzün aydınlık dünyasında herkes görebiliyor, izleyebiliyor. Yaradan canlılar âlemini böyle yaratmış.

Milletlerin tarihinde de aynı kural var. Dikkat ediniz, her milletin karşısında mutlaka o milletin hasmı bulunmaktadır. Bunu her gün televizyonlardan, ga-zetelerden görmek mümkündür. Bütün dünya tarihini bir cümlede özetlemek gerekirse şunu söylemek icap eder ki; Nemrutlar varsa Hazreti İbrahim muhak-kak olacaktır. Firavunlar varsa Hazreti Musa mutlaka olacaktır. Bu dünya tari-hinde kaçınılmaz olarak hep böyle olagelmiştir.

Demek ki bütün milletlerin de düşmanları vardır. Evet, ebedi dostluklar olma-dığı gibi ebedi düşmanlıklar da olmamalıdır. Ama ne yazık ki düşmanlıklar hep vardır. Olacaktır. Bu çok basit bir sosyoloji kuralı. Çok kesin tarihi gerçek.

Bu örnekleri genelden özele gelmek maksadıyla verdim. Yukarıdaki kurallar insanlık tarihinin evrensel kuralıdır.

Değerli dostlar, biliniz ki, bu düşmanlıkların tarih boyunca hiç durmadığı yer, medeniyetlerin beşiği olan Anadolu’dur. Anadolu’da şu anda yaşayan Türkler olarak sadece bizim değil, bizden önceki milletlerin de, onlardan önceki, onlardan önceki milletlerin de hep düşmanları olmuştur. Anadolu’yu gezenler bilir; bütün yerleşim merkezlerinin hemen hemen hepsinin düşmandan ko-runmak için yer altı sığınakları vardır. Bütün kalelerin gizli kaçış yolları vardır. Çünkü yerleşik bir düzene sahip bir millet, hele de refahı yakalamışsa, mutlaka dışarıdan gelen saldırılarla yok edilmeye çalışılmıştır.

İşte tarihin bu seyri içerisinde şimdi yeniden Anadolu… Anadolu’nun güvenliği! Türk Milleti’nin güvenliği! Eğer tarih devam ediyorsa, kurallar aynı kurallar ise, biz şimdi Anadolu’nun, burada yaşayan Türk Milleti’nin güven-liğini sorgulamalı değil miyiz? Bu kadar olay, bu kadar gürültü, patırtı boşuna mı acaba?

PKK terör örgütünün varlığı, cinayetleri. Onu destekleyen siyasi partinin faaliyetleri, milletvekillerinin beyanatları, belediye başkanlarının beyanatları, KCK operasyonları kulaklarınızı tırmalamıyor mu?

Ortaya atılan bir sürü iddialar, bir takım yerlerde toprağa gömülen, sonra birileri tarafından bulunan silahlar, Türk Silahları Kuvvetleri’ne karşı yapılan operasyonlar, Anayasa’da ve diğer yargıda yapılan operasyonlar, devletin çok önemli noktalarında yapılan operasyonlar kulaklarınızı tırmalamıyor mu?

Yürütülen bütün bu operasyonların demokratik açılım, Kürt açılımı vs. gibi kavramların arkasına saklanılarak, ama mutlaka bir kurmay düşüncenin hesabı olarak her gün karşınıza gelmesi sizi rahatsız etmiyor mu?

Mutlaka azınlık haklarının öne sürülmesi, Patrik’in ekümenik olma istekleri, Sümela Manastırı’nın, Ahdamar Kilisesi’nin onarılarak orada ayinler yapıl-masının devlet tarafından organize edilmesi, hiç olmayacak bir şekilde, durup dururken Cumhuriyet döneminin cezalandırılan asilerinin birileri tarafından heykellerinin Diyarbakır’a dikilmesi sizi rahatsız etmiyor mu?

Hele hele bugünlerde konuşulan PKK-Fethullah Gülen ittifakı, Fethullah Gülen’in mutemet adamı Hüseyin Gülerce’nin APO’nun avukatları ile görüşmesini sebepsiz olarak görebiliyor musunuz?

Barzani’nin “biz Kürtler tek milletiz” tarzındaki ifadesi, Kürt devletinin artık İran, Türkiye, Suriye ve Irak toprakları üzerinde kurulacağı, bugün bunun bütün alt yapısının hazır olduğu, buna yavaş yavaş alıştırıldığımız ve oyuna geldiğimiz konusunda en ufak bir tereddüdünüz yok mu?

AB konusunda en ufak bir şüpheniz yok mu?

Değerli dostlar, işte bütün bunlar yukarıda bahsettiğim, sosyolojinin kuralla-rının uygulamasından başka bir şey değildir. Türk Milleti Anadolu’da yerleşik düzendedir, kalkınmaktadır. Düşman Türk Milleti’nin yeniden yükselişini tehlikeli görmektedir ve vatanımıza saldırmaktadır. Tabii ki, saldırının 21. Yüzyıldaki şeklinin nasıl olduğunu anlatmaya gerek yoktur. Şu yukarıda sayılan olayların tümü saldırının ayrı ayrı aşamalarıdır.

Bunları size hatırlatmak benim için namus borcudur. Bu konuları bendeniz böyle yorumluyorum. Başka türlü yorumlayanların, iyi niyetli olanların tarihte kendi milletlerinin başına neler getirdiklerini bir daha ki yazımda anlatmaya çalışacağım.

Unutmayınız ki, hiç görmedikleri halde koyunlar bile kurdu düşman olarak bilirler.

Dua ile kalınız.

Mikdat Topçu

13 Aralık 2010

Yorum Yap