Uyarmak Vatan Borcumdur 38 – Aziz Milletim, Sorun Bizdedir

Aziz Milletim, Sorun Bizdedir.

“Ey Türkler!

Gökleri ve yeri yaratan ve onları direksiz ayakta tutan Rabbim, ki amenna ve saddakna, her şeye gücü yeter, amma, kendisini değiştirmeyenleri kendisi değiştirmez; ol sebebe binaen kendinizi değiştiriniz, değiştiriniz de elinizi kolunuzu bağlayarak boş yere dua etmeyiniz; burası duanın hükmünün batıl olduğu noktadır.

Ey Türkler!

Ve dahi yine O, Halık-ı Zü’lcelal, devirleri insanlar arasında döndürür, bazan birini yükseltir, bazan da diğerini; liyakatini kaybeden, uyuşan kavimleri yere indirir, genç ve dinamik olanları tepeye çıkarır.

Onun için, vicdanınız olarak haykırıyorum:

Ey Türkler!

Liyakatinizi kaybetmek ve uyuşmak üzeresiniz. Sakın ha!

Ey Türkler!

“Bu da geçer” demeyiniz! Sakın ha!

Aksi takdirde, elbet de geçer; lakin unutmayınız ki, “geçer amma deler de geçer” ve ölüyü diriye, geceyi gündüze dönüştüren Rabbim, efendileri kula, kulları da efendiye dönüştürür; sizi indirir, ve hatta yere çakar, çakar da dün yönettiklerinizi başınıza geçirir.

Ey Türkler!

Milletler yükseldiği yerden düşer; amma, düştüğü yerden de yükselir.

Ey Türkler!

Sizlerde yükselecek güç var; sizde her şey var. Yeter ki gerçek ile sahteyi, gerçek aydın ile propagandistleri ve lobicileri, gerçek lider ile fareli köyün kavalcılarını ayırdedebilecek bir bilinç ve ferasete kavuşunuz; gücünüzü keşfediniz ve iradenizi hareket geçiriniz.”

Durmuş Hocaoğlu.

 Rahmetli Durmuş Hocaoğlu “Ey Türkler” başlığı altında adeta  “manifesto” niteliğinde uyarılar yapmıştı.

Yukarıya aldığım kısım “Ey Türkler” başlıklı manifestonun yarıdan sonraki kısmıdır. Uzun bir yazıyı okumaktan sıkılanlar olabilir diye yazının tümünü almadım.

Rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun bu manifestosu iyi okunmalıdır. Bakın ne diyor. “Halık’ı Zül’celal, devirleri insanlar arasında döndürür. Bazan birini yükseltir, bazen da diğerini. LİYAKATİNİ KAYBEDEN, UYUŞAN KAVİMLERİ YERE İNDİRİR, GENÇ VE DİNAMİK OLANLARI TEPEYE ÇIKARIR” (Allah gani gani rahmet eylesin).

“Hey gidi koca Osmanlı! Buralar sensiz kalacak. Aysız, yıldızsız kalacak! Kuran’sız, mescitsiz, camisiz kalacak. En önemlisi, hey koca Osmanlı, Balkanlar duasız kalacak! Bizler yetim, bu diyarlar da öksüz kalacak!”

Balkan Savaşları! Daha dün gibi! Cahil Osmanlı yöneticilerinin elinde Tarih de oyuncak olmuş, Coğrafya da oyuncak olmuş, ordular da, milletler de, insanlar da oyuncak olmuş. Ve “devlet” de oyuncak olmuş. Devletin kıymetini bilememişler. Balkanlardan milyonlarca kişi göç etti. Sebebi devlet idaresini bilmeyen, tarihi, coğrafyayı bilmeyen, strateji ilmini bilmeyen, hayatla, dünya ile milletle oyun oynayan Osmanlı idarecilerinin “cehaleti” idi.

Malumunuzdur ki, o zamanki Osmanlı yöneticileri Bulgaristan, Karadağ, Yunanistan ve Sırbistan’ı barıştırmıştır. Barışan bu ufak vilayetlerimiz birer devlet haline gelmiş, birleşmiştir. Ve Osmanlı Devleti’ne karşı savaş başlatmıştır. Balkan Savaşları işte budur.

O günler yapılan bazı hataları anlatan bir kitaptan yine alıntı yapacağım.

“Ayrıca dönemin hükümeti Sırplara karşı hoşgörülü davranmış, onların Almanya’dan aldığı yeni ve seri ateşli topların Avusturya topraklarından geçememesi üzerine, Sadrazam Sait Halim Paşa topların deniz yoluyla Selanik’e, oradan da demiryolu ile Sırbistan’a taşınmasına izin vermişti. Sonradan bu durum fark edilmiş, değişen hükümet tarafından verilen izin kaldırılmıştı ama Sırplar pek çok topu kolayca bir süre sonra savaş ilan edecekleri Osmanlı Devleti üzerinden taşımayı başarmıştı. O dönem yaşanan gaflet bununla da sınırlı kalmamıştı. Hükümet, Balkanlarda erkenden asker terhisine başlamıştı. Tecrübeli ve eğitimli tam 70 bin asker evine dönmüştü. Yani savaştan bir buçuk ay önce Osmanlı Ordusu’nun dörtte biri salıverilmişti.  (İbrahim Artuç, Balkan Savaşı. Sayfa 75)

1683 Viyana bozgunundan sonra Osmanlı yöneticileri sürekli hatalar yapmıştır. Ve Osmanlı Devleti, tarihin karanlık dehlizlerine böylece gömülmüştür.

Türk Milleti ise, yüzyıllardır bu cahil Osmanlı idarecilerinden keramet beklemiştir. Ve Balkanlara veda ederken, Yemen’e, Girit’e, Filistin’e ve daha birçok eyaletimize veda ederken, hep “Ey Koca Osmanlı buralar sensiz kalacak!” diye ağıtlar yakmıştır.

Osmanlının yıkılışına sebep olan cehaletin bu gün de
devam ettiğini herhalde hepiniz gözlerinizle görüp, şahit oluyorsunuzdur. Ordu üzerinde oynamalar, Orduyu zayıflatmaya yönelik kararlar,  kendi topraklarımız üzerinde konuşlandığımız füzeler, PKK yöneticileri ile sıkı işbirliği konuları, strateji bilgisinden yoksun idarecilerin, Türk Devleti ile doğrudan doğruya savaş yapmak üzere ordu kurmuş olan düşmanla hala görüşme yolu ile barış sağlamaya çalışması,  bana hep o zamanki Osmanlı idarecilerinin cehaletlerini hatırlatmaktadır.

Üzgünüm, milletimiz bu gün de aynı cahil politikalarla meşgul edilmektedir. Öteden beri İngilizlerin, Rusların ve şimdi de Amerikalıların aldatma politikalarına idarecilerimiz hep aldanmaktadır. Millet ise dini motivasyonlarla hep “ikna” edilmektedir. Tek kelimelik bir düşünce ortaya konulamamaktadır. Önümüze konulan dini aktörlerin  “fetvaları” sebebiyle düşmanımızı görememekteyiz. Milletimizin en temiz, en samimi evlatları kendi bindikleri dalı kesercesine, farkında olmadan devletine karşı gelmektedir. Çünkü düşman karargahlarında hazırlanan senaryolar çok kuvvetlidir.

Bu yazıyı; “Müslüman uyanık olmalıdır” diyerek, sonra da “İlla da Sayit Nursi” diye feveran eden, bu meseleleri anlamaktan çok uzak bulunan milletimin evlatları sebebiyle kaleme aldım. Şunu anladım ki, aslında sorun biziz. Sorun bizdedir.

Anlıyorum ki, bizler okuyup, düşünüp, anlayıp, yargılayacak fikir seviyesine gelinceye kadar bu olumsuz şartlar düzelmeyecektir.

Bir arkadaşımız Hz. Mevlana’nın “Yalnızlığın en kötüsü seni anlamayanların arasında kalmaktır” sözünü paylaşmış.

Evet, değerli dostlar, bu dirayetsizlik, bu basiretsizlik, bu öngörüsüzlük bizi yalnız bırakmaktadır.

Devleti halen idare eden yöneticilerin hatalarını anlamalıyız. Önümüze konulan propaganda unsuru argümanları anlamalı, tanımalıyız. Sık sık bu konularla ilgili yazılar yazmaktayız. Bir önceki yazımı okuyanlar bilirler. “Sessizliğin Sesi” adlı Ermeni propagandası yapan kitabın önsözünü Ali Bayramoğlu yazmıştır. Ali Bayramoğlu, biliyorsunuz ki dini tandanslı bir insandır. Bunun gibi yüzlerce örnek önümüzdedir. Bunun gibi, bizi aldatan, gizli “din” taşıyan, bizi “din”le vuran yüzlerce örnek önümüzdedir. Milletimiz yazık ki bunları görememektedir. Bizim de sesimiz ulaşamamaktadır. Ne yazık ki, cürmümüz milletimizi uyandırmaya yetmemektedir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, buradan tekrar haykırıyorum. Aziz milletim, sorun biziz, sorun bizdedir. Uyanınız.

Bütün Vatanseverler Birleşiniz.

Uyarmak Vatan Borcumdur.

Mikdat Topçu

06.01.2013

 

 

Yorum Yap