Uyarmak Vatan Borcumdur 82

Aaahhh Milletim Ah!

Batı ve İçindekiler Çatışacak-Domuzları Köpeklere Köpekleri Domuzlara adlı kitabımda, halen içinde bulunduğumuz durumun, doğrudan doğruya bir “İç Savaş” olduğunu yazmıştım. Ve orada, ülkemizde artık “At izi it izine karışmıştır!” demiştim.

Gerçekten de ülkemizde bir savaş vardır. Bu tam anlamıyla bir TÜRK AMERİKAN savaşıdır. Yazılarımı takip edenler bu konuyu sürekli yazdığımı bilirler.

Hükümet ısrarla karşı tarafın, yani savaşın diğer tarafının Cemaat olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Basit bir taşra politikası yaparak, seçim meydanlarında, nasıl muhalefet partilerini eleştiriyorsa, Cemaati de öyle eleştiriyor. Yani hükümet, bilerek ve isteyerek “Cemaat” diyor ve ülkemizdeki iç çatışmanın diğer tarafının ABD olduğunu gizlemeye çalışıyor.

Bu tutum, son derece tehlikelidir. Hükümetimiz; hem tehlike anında vatanını koruyacak olan kendi seçmenini aldatıyor, hem de milletimizin tümünü aldatıyor. Türkiye ile savaş halinde olan ABD bu durumu kurgulamıştır. Bu bir savaş stratejisidir. Hükümet bu oyuna çok kolay bir şekilde gelmektedir. Amerika’nın bu konudaki hükmü şudur: Oltaya takılan balığın yeme ihtiyacı yoktur.

Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü, çok acele bir şekilde Amerika ile “İkili Anlaşmalar”ı imzalar. Bu ikili anlaşmaları hangi akla hizmet ederek Türkiye devletinin imzaladığını aklım almamaktadır.

İkili anlaşmaların gereği olan girişimleri Amerika yapınca da; bu defa aynı İsmet İnönü şikâyete başlamıştır. Bakınız aynen şunu söylemektedir.

Yıl 1963’tür.

“Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemek istiyorsunuz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar.

Yapabilirler mi bunu?

Hepsinin çevresinde “uzman” denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar.

Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurdan önce, sefirden öğreniyorum.” (Türkiye’yi Bekleyen Tehlikeler – Bitmeyen Oyun, Metin Aydoğan. Sayfa 90)

Bundan tam 51 yıl önce, hem de İsmet İnönü’nün başına gelen olay. Bir türlü gizli bir iş yapamıyor. Ne yaparsa yapsın, ABD’nin hemen haberi oluyor.

Aradan bunca yıl geçmiş.

Dışişleri Bakanlığı’nda gizli bir toplantı oluyor. Toplantıyı “alan dinlemesi” yapan birileri takip ediyor, konuşmaları dinliyor ve anında internete servis ediyor. Hem de ÇAPRITARAK???

Ve hala; “Bu yapılan ahlaksızlıktır, bu yapılan casusluktur. Bunların inine gireceğiz!” diyor yetkililer.

Değerli dostlar,

Düşman bunu yapar.

Yarım yüzyıl öncesinden bu işe başlayan, bütün kurumlarınıza kendi adamlarını yerleştiren ABD’nin, acaba şu anda ülkemizde bulundurduğu “uzman” yani ajan sayısı kaçtır? Ve bu ajanlar kimlerdir?  Hiç düşündünüz mü?

Siz uyanık olacaksınız! Siz DEVLET ADAMI olacaksınız!

“Efendim bizim saflığımıza geldi!” diyemezsiniz.

Burası devlettir. Herhangi bir aşiret değildir.

Burası herhangi bir belediye de değildir.

Sen savaşı bilen, sen savaşan bir komutan olacaksın.

Bir gizli toplantıyı, hem de savaş icap ettiren bir toplantıyı, hiçbir tedbir almadan, senin inine girmiş olan “casuslar” senden önce öğrenmişlerse, sen bu savaşı zaten kaybetmişsin demektir.

Boşuna “dünya lideriyim” diye böbürlenme. Hiçbir şey değilsin.

Milletime üzülüyorum. Devletime acıyorum. Tarihten utanıyorum. Nasıl hesap vereceğimizi, tarihin bizi nasıl kaydedeceğini düşünüyorum.

Ancak şunu da eklemem gerekiyor. Bütün bunlara rağmen, elbette bu ortamı, yani ülkemizin içinde bulunduğu iç savaş durumunu bilen çok değerli evlatlarımız da var.

Yazılarından çok istifade ettiğim bir kızımız var. Kastamonu’lu. Son derece vatansever bir insan! Adını da burada açıklayayım. Sayın Zahide Uçar.

Meğer Zahide Uçar hanımefendi, MİB (Milli İrade Birliği) adlı bir oluşum içinde imiş. Yani vatanını savunmak için bir oluşumun içine girmiş. Ve üzüntüyle söyleyeyim, bugün yaptığı bir “duyuru” ile bu birlikten ayrıldığını ilan etti.

Neden ayrıldı? İşte bu Türk milletinin tarih karşısında şu anda hala basiretsiz, bilinçsiz, umursamaz bulunduğunun tam olarak ilanıdır.

Zahide Uçar Hanımefendinin duyurusunu buraya alıyorum:

“DUYURU

(MİB) Milli İrade Bildirisi Topluluğundan ayrılmış bulunuyorum.
Ayrılma nedenim;
Bir araya geldiğimiz tarihten bu yana ‘ortak akıl’ ve ‘ortak yöntem’ konusunda bir ilerleme kaydedemedik. Ekip çalışması ruhunu oluşturamadık.
Ülke şartları bu kadar kötü olmasaydı belki zamanımız var der, beklerdik. Ne yazık ki ülke yanıyor ve zaman yok.
Bu durumda mücadelemi bireysel olarak sürdürme kararı aldım.

MİB topluluğunu oluşturan arkadaşlara başarılar dilerim.

Zahide UÇAR”

İşte yine bir türlü anlayamadığımız, “ortak akıl” ve “ortak yöntem” konusu.

Milletimiz seçim hay huyu içinde, politikacıların “ikna” oyununa geliyor. Ortak aklı kaybediyor.

Ne kadar büyük bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğumuzu kimse anlayamıyor. Sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün sorunlarını halletmiş, hiçbir tehdit ve tehlike ile karşı karşıya bulunmayan bir ülke!

Şimdi de ben isyan ediyorum. AAAhhhh milletim Ah!

Biliniz ki, içinde bulunduğumuz durum bir “uzun adam” meselesi değildir.

Bu sizin vatanınızla ilgili büyük bir meseledir. Tabii bunu anlamak için biraz gayret göstermek lazım. Biraz okumak, öğrenmek lazım! Biraz çaba göstermek lazım! Bunları kim yapacak? Nasıl olsa propaganda broşürlerinden hazır bilgileri anında alıyorsunuz. Kim yazmış, niçin yazmış, nasıl yazmış, hiç önemli değil. Bunlara bakan kim? Dün en büyük kahraman olarak savunduğunuz insanları bugün kafir, hain ilan edebiliyorsunuz. Bu iş bu kadar basit mi? Sebebi neydi? Aslında ne olmuştu? İrdeleyen, soran, soruşturan var mı?

Aaaahhhh milletim ah!

Bilmiyorsunuz ki ne türlü!!!!

Aziz milletim lütfen dinleyin, okuyun, öğrenin, uyanın!

Uyarmak vatan borcumdur.

27.03.2014

 

 

 

 

Yorum Yap