“Derin bir uyku içindesiniz. Rahatsınız, huzurlusunuz, memnunsunuz! Olup bitenleri görememenin, uyandırılacağınızı düşünememenin keyfini sürüyorsunuz.
Saadetinizin hep böyle devam etmesini, hiç uyandırılmamanızı isterdim.
Ama maalesef bir gün gelecek, siz de uyandırılacaksınız. Yazık ki o zaman, «Artık çok geç olacak!» Bir daha uyumak şöyle dursun, yatak bile bulamayacaksınız.
İşte o vakit, sizin hesabınıza üzülmek yine bize düşecek.
Biliyorum: Düşünmeyi sevmiyorsunuz. Düşünürseniz rahatınızın kaçmasından korkuyorsunuz.
Yuvanızın temeline dinamit koymak istiyorlar, diyoruz, aldırmıyorsunuz.
Sözümüze kulak verirseniz tedbir almak gerekeceğini anlıyor, zahmete girmek istemiyorsunuz.
Bir tek endişeniz var: Gününüzü gün etmek, dilediğiniz gibi yaşamak.
Mücadeleden ürküyorsunuz. Öylesine ürküyorsunuz ki, sizin için yapılan mücadelelerle ilginiz olmadığını göstermek ihtiyacını duyuyorsunuz.
Memleketimizin bin bir davası var.
Nizamınızı yıkmak isteyen düşman kuvvetler sayılamayacak kadar çok. Diken üzerindesiniz.
Fakat dikenli bir yolda ayağınızı yaralamadan yürümenin mümkün olmayacağını unutuyorsunuz.
Tehlikeyi görünce, korkulu bir rüya görmüşçesine, sırtınızı dönüyor, yeni ve eskiden daha derin bir uykuya dalıyorsunuz.
Canınıza kastedenler her geçen gün yatağınıza daha fazla yaklaşıyor, korunma imkânlarınızı gittikçe azaltıyorlar.
Hiçbir feryat sizi uyandıramıyor, tehlikeyi anlamanızı temin edemiyor Yaklaşan düşmanın ara sıra yumruğunu yiyor, hassas bir yerinize iğne batırılmış gibi şöyle bir sıçrıyor, şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra da sayın başınızı tekrar yastığa gömüyorsunuz.
Kurtuluş ümitlerine veda etmeden uyanmanızı istiyoruz.
İyi niyetimize akıl erdiremiyor, gayretlerimize yabancı kalıyorsunuz.
Hattâ biz olmasak daha rahat uyuyacağınızı sandığınız, bu yüzden bize düşman kesildiğiniz bile oluyor.
Yine de başucunuzda davul çalmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Gözünüzün açılması için ne mümkünse yapacağız.
Gafletten sıyrılmağa biraz da sizin çalışmanızı bekliyorsak, acaba haksızlık mı ediyoruz?
Galip ERDEM
3 Ocak 1963 / Yeni İstanbul Gazetesi”
Değerli Dostlar,
Bu yazı, görüldüğü üzere, 3 Ocak 1963 yılında yazılmış. Sanki bugünleri anlatıyor, değil mi? Bu yazının altına imza atmamak mümkün değil.
Yine bir yazısında rahmetli Galip Erdem şöyle diyor:
“Bizler davayı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık. Yola koyulduk. Bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık. Zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu. Ama küçük (!) bir noksanımız olduğunu fark ettik. Davayı dağın eteklerinde unutmuştuk. Meğer biz davayı değil, kendimizi zirveye çıkarmışız.”
Bunları “dava”sı olanlar için yazdım. Her satırını tek tek okunmanızı istirham ediyorum sizlerden. Her satırını!
Daha önce, bu yeni komuta kademesinin de yavaş yavaş yeni davalarla bıktırılacağını, çekilmeye zorlanacaklarını söylemiştim. Ta ki Türk Ordusu’nun başına Pentagon’dan, Pensilvanya’nın onayı ile yeni komutanlar atanıncaya kadar bu devam edecek demiştim. “Uyarmak Vatan Borcumdur 8” başlıklı yazımda bunu görebilirsiniz. Çünkü düşman, düşmanını diz çöktürünceye kadar, kendi emrine tabi hale gelinceye kadar tasfiye etmeye çalışır. Harbin ana kuralı budur.
Bakınız, malum yandaş basının hemen hepsinde, Yeni Şafak, Zaman, Star, Sabah, Taraf vs. hemen hepsinde şu andaki Kara Kuvvetleri Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu ile ilgili kampanya başlatılmış. Onu da yiyecekler muhtemelen. Sonra sıra diğerlerine gelecek. Sonra diğerlerine… Ta ki, hepsi tasfiye oluncaya kadar! Sarı Öküz olayında olduğu gibi!
Değerli dostlar, unutmayınız, bu doğrudan doğruya savaştır. Sizden bu yapılanların savaş olduğunu saklıyorlar. Gözünüzü sizin çok hassas olduğunuz konularla perdeliyorlar. Bu yüzden bir şey fark edemiyorsunuz.
Şu yukarıdaki yazıyı bir daha, bir daha okuyunuz lütfen. Tabii ki, derdi olanlara, davası olanlara söylüyorum. Belirli bir “vatan” fikrinden henüz vazgeçmemiş olanlara söylüyorum. Düşünmeyi sevenlere, rahatının kaçacağından korkmayanlara, yuvasının temeline dinamit konulduğunu şimdiden anlama kabiliyeti olanlara ve tabii ki, mücadele etmek gerektiğini anlayanlara, zahmete girebilecek olanlara söylüyorum.
Sözüm tehlikeyi görenleredir.
Uyarmak vatan borcumdur.
Uyanınız.
Dua ile kalınız.
22 Ağustos 2011
UYARMAK VATAN BORCUMDUR 9
Yorum Yap
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
0 Yorumlar.