Ay’da Petrol Var

CIA’nin hazırlayıp internete koyduğu kurumsal bir ders kitabından Ümit Özdağ’ın alıp “Algı Yönetimi” adlı kitabına koyduğu, milletlerin iradesine istenirse nasıl hükmedilebileceğini anlatan bir örneği, ibret olsun diye, özetleyerek dikkatinize sunmak istiyorum.

Ülkemizde meydana gelen müthiş sarsıcı olayların ana sebebinin ne olduğunu bizler defalarca yazmıştık. Bu köklü değişiklik olaylarını Türkiye yöneticilerinin kendi arzu ve istekleriyle yapmadıklarını, bir yerlerden talimat aldıklarını, bu olayların arkasında Amerika’nın olduğunu sürekli anlatmıştık. Türk milletinin çocukları bütün değerlerimizin yer ile yeksan edilmesine kolay kolay razı olamazdı. Örnekte görüldüğü üzere, ancak aldatılarak bunu yapabilirdi. Ve öyle oldu.

Bakın nasıl aldatıldı:

Örnek olay :   Ay’da Petrol Var. (Algı Yönetimi, Ümit Özdağ, Sayfa 17,18,19)

“Ay’da petrol bulunduğuna dair bir haber okursanız, bunun derhal yalan olduğunu düşünebilirsiniz ki doğru düşünüyorsunuzdur. Çünkü petrolün oluşması için bitkilerin fosilleşmesi gerekir. Ay’da ise bitki yoktur ve hiç olmamıştır. ÖYLE İSE AY’DA PETROL OLMAZ.

Bu açık gerçeğe rağmen siz eğer insanların “Ay’da petrol olduğuna” inanmalarını sağlamak isterseniz, yine de bunu yapabilirsiniz. Bunun için gereken doğru teklifleri kullanmanız yeter:

Önce bazı uzmanlar, Ay hakkında bildiklerimizin yeterli olmadığı, Ay’daki doğal kaynakların, dünyadaki doğal kaynakların sıkıntısı için çare olabileceği konusunda makaleler yazarlar. Bu makaleler gazetelerde haber yapılır.

Sonra Ay’daki doğal kaynaklarla ilgili sempozyumlar düzenlenir ve böylece kamuoyunun kafasında Ay – Doğal kaynaklar ikilisi konusunda zihinsel bir hazırlık yapılmış olur. Bu döneme “Ön propaganda dönemi” diyebiliriz.

İkinci aşamaya geçilir.

İkinci aşamada sanayideki gelişmenin dünyanın her yerine yayılması sonucunda petrol kaynaklarının küresel talebi karşılamadığı doğrultusunda yayınlar ve televizyon konuşmaları yapılır, makaleler yazılır, röportajlar yayınlanır. Ay’da petrol bulunması ihtimali olduğu tartışmaları kamuoyunda yoğun bir şekilde taşınmaya başlanır. “Ay’da petrol olmaz” diyen bilim adamları ve politikacıların görüşlerinin hem yetersiz, hem de bilimsellikten uzak ve ilerlemenin karşısında olduğu şeklinde kamuoyuna bir intiba verilmek istenir. Aynı süreçte basın yayın organlarında Ay yüzeyinde petrol benzeri bir maddenin bulunduğuna dair düzenli olarak da haberler yayınlanmasında fayda vardır. Kamuoyu bu süre içerisinde Ay’da petrol olduğu görüşüne daha fazla alışacaktır.

Bu süreçte yine bazı bilim adamlarına aydaki petrolü araştırmaları için geniş mali kaynaklar sağlanır.

(….)

“Ay’da Petrolü Sevenler Derneği” diye bir dernek kurulabilir, tşörtler tasarlanabilir, sevilen bazı markalar ile Ay’da petrol olduğu görüşü bir araya getirilebilir. Ayda petrol olduğu görüşü ders kitaplarına konulması için baskıların yapılmasına başlanır.

Bu arada “Ay’da Petrol Var” tezini savunan Ahmet, görüşünü ispatlamak için bu konuyu yazan Mehmet’i kaynak göstermeye başlar. Ahmet Mehmet’i kaynak gösterir.

Bu tezde Ay’da bulunan petrolün dünya ekonomisine yapacağı katkıların hayatı nasıl ucuzlatacağı, üretimin ucuzlamasıyla gelirlerin nasıl artacağı, küresel refah döneminin nasıl başlayacağına dair ekonomik araştırmalar yayınlanır ve televizyon programlarında tartışmalar açılır.

Kuracağınız baskı ile Ay’da petrol olduğuna inanmayanları, bu görüşlerini açıklamaktan korkar hale getirirsiniz.  Bir kısım insan; “Tamam Ay’da petrol var, ancak arayacak isek de bunu onurumuzla arayalım” demeye başlar. İnsanlar bu noktaya getirilmelidir.

Ay’da petrol olduğuna inanmayanların, görüşlerini kamuoyu ile paylaşmaları rahatsızlık vericidir. Onların mümkün olduğu kadar bu görüşlerini az dile getirmeleri sağlanmalıdır. “Yazık! İşte böyleleri de var. Ne yapalım! Onlar da sonunda gerçeği görecekler!” şeklinde onlara acıyarak bakılmalı ve bunların Ay’da petrol bulunmamasından çıkarı olan çevrelere mensup oldukları sürekli tekrarlanmalıdır. (Meydanlarda nutuk atanların üslubunun bu olduğunu herhalde hatırlatmaya gerek yoktur.)

Bundan sonra artık zafer bizimdir. Çünkü karşımızda doğru dürüst kimse kalmamıştır. “

CIA algı yönetimi ile gerçeğin nasıl çarpıtılıp, asılsız olayların insanlara doğru imiş gibi inandırılması konusunda ders çalışmıştır. Bu konuda uzmandır.

ABD, bütün dünyada bu algı yönetimi yöntemini uygulamaktadır. Türkiye’de de uygulamıştır, uygulamaktadır.

Ergenekon, Balyoz olayları, Çözüm Süreci, Anayasa değişikliği, başkanlık sisteminin getirilmesi, Yeni Türkiye algısı, Osmanlıcılık algısı, analar ağlamasın vs. gibi düşünceler hep bu algı yönetimi metodu ile milletimize yutturulmaya çalışılan propagandalardır. Bu yöntemleri Türkiye yöneticilerinin bizzat tespit edip uygulama imkân ve ihtimalleri yoktur, olmamıştır, olamaz. Çünkü bu kadar hain olamazlar. Kendi bindikleri dalı kesmek için bu kadar cesur davranamazlar.

Netice olarak; ülkemizde meydana gelen olaylar Amerikan emperyalizminin “algı yönetimi” metodu ile adım adım geliştirdiği olaylardır. Yoksa Türk milleti asla Bayrağı indirilirken, vatanı bölünürken, ordusuna diz çöktürülürken, düşmanları kuvvetlendirilip birleştirilirken bu kadar sessiz kalamazdı. Türk milleti asla düşmanına hak verir hale gelemezdi.

Amerikalılar derslerine çok güzel çalıştılar ve başardılar.

Bu “Algı Yönetimi” programında görev alanları artık sizler gazete köşelerinden, televizyonlardan tanıyorsunuz. Tanımıyorsanız bundan sonra artık olaylara iyi bakmanızı, bilmenizi, öğrenmenizi, insanları tanımanızı istiyorum.

Düşmanını bilmeyen millet yok olur.

İnanıyorum ki devletimizi idare edenler düştükleri bu gayya kuyusundan çıkacaklardır. CIA’nin verdiği iksirin etkisinden kurtulup vatanlarına sahip çıkacaklardır.

En azından temennimiz budur.

Mikdat Topçu

09.05.2015

 

Yorum Yap