Aşağıdaki değerlendirmeyi 2010 yılında yayınlanan “Batı Ve İçindekiler Çatışacak-Domuzları Köpeklere-Köpekleri Domuzlara” adlı kitabımdan aktarıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan Ergenekon kumpası ile ilgili değerlendirmeler yapmıştım bu kitapta. Ve “bu bir savaştır, saıvaşı nasıl kazanmak gerekiyorsa öyle davranılmalıdır” demiştim. ABD, gerçekte Türkiye ile bir “BEŞİNCİ KOL SAVAŞI” yapmaktadır. Bunu Türk genelkurmayı, Türk siyaseti, Türk devlet adamları o gün görebilmeliydiler. Ama göremediler.
Bendeniz, aşağıda okuyacağınız üzere, ABD ile Türk milletinin ittifakının mümkün olmadığını yazmıştım. 15 Temmuz darbe girişimi doğrudan doğruyaı bir ABD operasyonudur. Fethullah Gülen bu işin sadece kılıfıdır. Uyarmak vatan borcumdur diye haykırmıştım. Ama sesimi duyan olmadı.
Şimdi gelinen noktada, Türk devletinin önünde yeni kara günler vardır. Yeni Balkan Savaşları, yeni dünya savaşları vardır. İçinde bulunduğumuz durum, Baılkan savaşları öncesi durumu hatırlatmaktadır.
Biliyorsunuz ki, Osmanlı Devleti, yapılan büyük hatalar yüzünden Balkan Savaşlarına girmiştir. Öyle bir durum meydana geldi ki, devlet savaşırken, bazı subaylar ve yöneticiler güya Abdülhamit istibdadına karşı mücadele ediyordu. Hatta rejimi değiştirmeye çalışıyorlardı. Ordu üzerinde operasyonlar yapıyorlardı.
Şimdi devletimiz yine aynı sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. O zaman yine Batılılar tarafından Makedonlar, Sırplar, Arnavutlar kışkırtılmıştı. Ermeniler kışkırtılmıştı. Şimdi yine benzer terör olayları ile devlet yıpratılmıştır. O zamanlar orduda ayaklanmalar olmuş, birçoğu siyasete girmiş ve Abdülhamit’i devrirek Meşrutiyet idaresini getirmek istiyorlardı. Onlar sorumsuzca rejim değişikliği isterken devlet savaşmaktaydı.
İttihat Terakki’nin devlete hakim olmasından sonra partizanrlık almış yürümüş, gerçek sorumlunun kim olduğu anlaşılamamış, İttihat Terakkiciler devletin değil, partinin başarısı için uğraşmışlardı.
Özet olarak devletimiz yine aynı hataları yapmaktadır. ABD ile Türk milletinin ittifakının mümkün olamayacağını devleti idarenler bilmeliydiler.
Şimdi lütfen bu konuyu işlediğim aşağıdaki yazıyı okuyunuz.
ABD İle Türk Milletinin İttifakı Mümkün Değildir:
NATO’nun içinde bulunmamız, yani ABD müttefiki olmamız sebebiyle önce bu Amerikan Batısı konusunu inceleyelim. Daha sonra asıl konu olan Avrupa Birliği (AB) ve dolayısı ile Avrupa kıtası ile olan ilişkilerimizi analiz edelim. Çünkü gerçekten de ABD ile ilişkilerimizi dirayetli bir devlet politikası ile istediğimiz rotada götürebiliriz. Türkiye devleti ciddi devlet politikası uyguladığında ABD ile ilişkilerini kendi menfaatlerini koruyarak sürdürebilir. ABD’ye, “buraya kadar!” diyebiliriz. Üslerini söküp atabiliriz. Stratejik olarak PKK ile ilişkisini kesebiliriz. Ermeni meselesindeki desteğini elimine edebiliriz. Ruhban okulu, Patrikhane ile ilgili girişimlerini boşa çıkarabiliriz. Mesela; Amerika’ya rağmen Kıbrıs harekâtını gerçekleştirdik. Eğer Türkiye devleti “devlet” olmaya karar verirse, ABD’nin bütün teşebbüslerini boşa çıkarabilir. Keza; ABD menfaatlerini teminat altına alınca de hepsini terk edip gidebilir. Bütün müttefiklerine dirsek çevirebilir. PKK’nın da, Ermenistan’ın da, Kürtlerin de ipini çekebilir.
ABD efsanesi; tarihi literatüre göre düşünülürse, yani tarih süresi esas alınırsa, henüz yenidir. Daha 200 yıl bile olmamıştır. Bugün bütün dünyada Amerikan Rüyasının sonu psikolojisi hâkimdir. Çünkü ABD Amerika’nın sonunun çok yakın olduğuna inanılmaktadır. Türkiye devletini idare edenler uyandığında, dünyadaki mazlum milletler uyandığında gerçekten Amerikan Rüyasının sonu gelecektir.
Ancak şu anda hala ABD’nin etkisi devam etmektedir. “Biz kendi meselelerimizi halletmez isek, başkası gelip halleder”[1] şeklindeki yaklaşım, bu etkinin devam etmekte olduğunu göstermektedir. Bu yaklaşım, özellikle Türk milletinin en yüce, en yüksek makam olarak baktığı; Han, Kağan, Sultan, Padişah, Hükümdar makamında bulunan kişiden gelince durum çok büyük ümitsizlik arz etmektedir. Böyle bir yaklaşım Türk milletinin büsbütün direnme gücünü kırar. Türk kavmini teslimiyet psikolojisine götürür. Bizim, tarihimizden öğrendiğimiz, ecdadımızdan miras kalan, medeniyetimizden, ailemizden aldığımız terbiye bu yönde değildir. Tarihçilere göre; Türkler, dünyayı idare etmek için yaratıldıkları şeklindeki temiz ve samimi bir inanca sahip millettir. Böyle bir milletin problemlerini başkaları “gelip çözerler” şeklinde devlet başkanı tarafından izahı bu sebeple çok manidardır. Velev ki bir kişi dahi kalsak, kendi problemlerimizi çözeriz. Bunun için en yakın tarihe, İstiklal Savaşı’na bakmak yeterlidir. Hatta daha da yakın bir örnek olarak, 1974 Kıbrıs harekâtını Amerika’ya rağmen yaptığımızı, buna kimsenin müdahale edemediğini, ambargoların bizi yıldıramadığını gösterebiliriz. Yine hatırlanacaktır; 1993 yılında yapılan Çelik harekâtı ile Türk ordusu, 35 bin askerle Amerika’nın hâkimiyet alanı olan Kuzey Irak’a girmiştir. Bu harekâta Amerika müdahale edememiştir.
Demek ki devlet irade gösterdiğinde ABD’yi bölgemizden uzaklaş-tırabilir. Ancak bunun için; önce Türk milletinin ABD ile ittifakının samimiyet temellerine dayanmadığını, Amerika’nın bizi hep aldattığını kabul edecek, karşı tavır koyacak, yeni dengeleri kuracak devlet adamlığı vasfına, becerisine, otoritesine sahip olan devlet adamları gerekir. Kaht-ı rical[2] hala devam ediyorsa, gerçekten artık oturup problemlerimizi çözmek için başkalarını beklemeliyiz.
Bütün bu düşüncelerin ışığında şunu söyleyebiliriz ki; Türk milletinin ABD ile ittifakı mümkün değildir
[1] Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBB’DE yaptığı konuşma.
[2]Kaht–ı Rical, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında zayıf devlet adamları için kullanılan tabir. Devlet adamı kıtlığı anlamına gelir.
0 Yorumlar.