Batı Neresidir 4

Bugünlerde Türk Batı ilişkileri, Balkan Savaşı öncesi zamanlarda olduğu gibi, yine ivme kazanmıştır. Batı Türkler üzerindeki tarihi emellerini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ortadoığu’da amacı ne olduğu bilinmeyen bir büyük savaşın içinde iken Batı ile ilişkilerimize dikkat etmemiz gerekiyor.

Balkan Savaşları öncesinde Osmanlı yöneticileri büyük hatalar yapmışlardı. Hem siyasî, hem de korkunç istihbarat hataları yapmışlardı.

Bugünkü devlet adamlarımıza, o zamanın yöneticilerinin yaptığı hatalar örnek olmalıdır. Geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarılmalıdır.

Görüyorum ki bu ders hiçbir şekilde çıkarılmamaktadır. Savaş, “strateji” demektir. “İttifak” demektir. İttifak ilmini, siyasetini tam anlamıyla uygulamak gerekmektedir. Halen ülkemizin hiçbir ciddi ittifakı yoktur. Ve devletimiz yine tecrit edilmiş (yalnız bırakılmış) bir şekilde büyük bir harbe girmeye çalışmaktadır. Bu son derece hatalıdır.

Fatih’in ve Kanuni’nin Batı’ya karşı takip ettikleri ittifak ve parçalama politikaları unutulmamalıdır. Bu gün de benzer politikalar geliştirmek gerekmektedir.

Biliyorsunuz ki Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra Batıyı büsbütün bölmeye çalıştı. Roma İmparatoru sıfatı ile yeni Ortodoks Cihan Patriği’ni seçtirdi. Latin kilisesine düşman olan Bizans ileri gelenlerine iltifatlar etti. Katolik ve Ortodoks aleminin birleşmesini engelledi.

Kanunî de aynı şekilde düşmanı bölmüş, parçalamıştır. Şarlken Avrupa’sını ikiye bölmüştür. Katolik ve Ortodoks alemin birleşmesini engellemiştir. Protestanlara hayat hakkı tanınmasını istemiştir. Mohaç Savaşı’nın yegane hedefi düşmanı bölmekti. Nitekim Avrupa’da büyük bölünme olmuş, Macaristan Kanuni’nin kontrolüne girmiştir. Macar yöneticilerini Kanunî atamaktaydı.

Batı ile ilişkilerimizde geldiğimiz noktaya dikkat etmeliyiz. Düşmanlarımız çok tehlikeli ittifaklar kurmuşlardır. Biz ise düşmanın kurduğu ittifakları engellemek için stratejik bir iradeye halen sahip değiliz.

Aşağıyaki paragraflar 2006 yılında yayınlanan Türk Milleti’nin Mukadderatı adlı kitabımdan alınmıştır. Yazılar hüküm yazıları olduğu için ayrı ayarı sayfalardan pasajlar halinde aktarıyorum.

Batı’nın neresi olduğunu ve bizim ne yapmamız gerektiğine daha o zamandan dikkat çekmiştim. Şimdi gelinen nokta son derece kritik bir noktadır ve devletimizin bu noktada hiçbir stratejik hazırlığı yoktur. Savaş çığırtkanlığı yapmak son derece yanlıştır, zararlıdır.

Aşağıdaki değerlendirmeleri lütfen okuyunuz.

“Görüldüğü gibi; önümüzdeki 20-25 yıllık dönem belirsizlikler dönemidir. Strateji uzmanlarımız bu konuları çeşitli makalelerle, kitaplarla dile getirmektedir. Dile getirilemeyen konu şudur: Türkiye Devleti; cepheden çekilen, teslimiyeti seçen, kabuğunu kıramayan, giderek büsbütün millet olma melekelerini kaybeden bir devlet olarak mı kalacaktır, yoksa ABD ve AB.nin strateji ve politikalarının çıkarlarımıza zarar verdiğini, hem de bölgenin hallaç pamuğu gibi savrulduğunu görüp, yani tehlikeyi sezip yeni bir misyon mu seçecektir? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgede yeni bir “yörünge” oluşturup, Batının saldırılarını karşılamayı tercih edebilecek midir? Soru budur.    Biz henüz, üstümüze dolu bir yağmur gibi gelen Batılılar karşısında savunmada bile değiliz. Böyle bir şeye ihtiyaç dahi duymuyoruz. Gerçekten, tarihin zirvesindeki platodan yuvarlandık. Doğrudur. Ama bilinmelidir ki bu, Türk Milleti için yeni bir başlangıçtır.   Şimdi, boş gözlerle, sağa sola anlamsız bakmanın zamanı değildir. Yeniden yükselmek için; Batının cazibe alanından kurtulmak, ihanetten vazgeçmek ve hayat pahasına da olsa, vatanı savunma refleksine girmek yeterlidir. Kendi kültür ve medeniyetimize gönül vermek yeterlidir.     Bu çağrı gerçekten “riyasız” bir çağrıdır. Bu, Türkiye’nin bütün aydınlarına bir çağrıdır. Meşrebi, menşei ne olursa olsun!”

“Teslimiyeti değil, karşı durmayı seçiniz. Mustafa Reşit Paşa‟’nın, Mithat Paşa’nın, İttihat Terakki’nin yolunu değil, Alparslan’ın, Osman Gazi’nin, Fatih’in, Kanuni’nin ve Atatürk’ün yolunu tercih ediniz.”

“Türk aydınının,  Türk milletinin değerlerini artık “vire” ile teslim etmekten vazgeçmesi gerekir.”

“Gerçekte Batı kendi içinde çatışmadadır. 100 yıl ve 30 yıl savaşlarında olduğu gibi, içten içe bir takım kaynamalar Batı alemi içinde devam etmektedir. Hem Avrupa içinde bu çatlaklar vardır, hem de ABD ile Avrupa Birliği arasında uçurumlar vardır. Doğu Roma’nın Batı Roma’ya karşı yaptığını bugün Avrupa Birliği ABD’ye yapmaktadır. ABD’ye karşı yeni bir güç ve blok oluşturulmaktadır. “Bizans nasıl değerler ve çıkarlar konusunda Batı Roma ile yollarını ayırdı ise, bugün AB de ABD ile aynı gerekçelerle yollarını ayırmaktadır.”

“Muhtemeldir ki, ABD ile AB savaşacak. ABD dıĢ politikasında, bir kesimin özellikle kışkırttığı “tek yanlı güç kullanmaya” devam etmekte ısrar ederse, yükselen Avrupa, Amerika’ya karşı gücünü test etmekten çekinmeyecektir. Birleşmiş Batı bir kez daha yollarını ayırarak rakip iki güç haline gelecektir.   Çünkü “Amerika’nın asıl sorunu yalnızca Ortadoğu ve Hazar petrollerini, doğal gazını ve enerji kaynaklarını kontrol etmek değil. ABD’nin önümüzdeki dönemde asıl sorunu alternatif güçlerin ortaya çıkmasını önlemektir. ABD ile Avrupa Birliği arasındaki giderek büyüyen çatlak henüz belirginleşmeye başlamıştır. Avrupa Birliği’nin kendi içindeki çatlakları ortaya koymak için kitaplar yetmez. Güney ülkeleri ile kuzeyin, Protestanlarla Katoliklerin problemleri hiçbir zaman sonuca ulaşmamıştır. UlaĢamaz da…  Türkiye Devleti‟nin, Avrupa barışı için veya ABD nin dünya hegemonyası için vasıta olmaması gerekir.”

“Fatih Sultan Mehmet nasıl, Katoliklere karşı Ortodoksları korumuşsa, Kanuni de, Protestan mezhebini kurtarmaya azimli idi.  Eğer Türkiye, Alman imparatoruna ağır bir darbe vurabilirse, baĢka Avrupa devletleri de bu Almanya-İspanya koalisyonundan kopabilirdi. Çünkü bir çok devlet, özgürlüklerini kaybetmenin veya kaybetmek üzere olmanın ıstırabı içinde idi.   Bugünkü AB politikaları daha akıllıca görünmektedir. GeçmiĢten ders aldıkları anlaşılmaktadır. Ama zamanla bu ittifakların AB üyesi olan ülke halkları üzerinde ve vicdanlar  üzerinde hangi etkileri yapacağı şimdiden kestirilemez. Muhakkak olan bir şey var ki, o da;  AB üyesi ülkelerin bir gün mutlaka birbirleriyle boğazlaşacaklarının kesin olmasıdır. Önemli olan; Asya’nın bu tarihi mücadelenin seyrini bugünden kavrayıp, bu ittifakın parçalanma sürecini hızlandırmasıdır. Bu Asyalılar için kaçınılmaz bir görevdir. Aksi halde tarih, bugünün sorumlularını affetmez.”

Yorum Yap