Tartışmanın Faydası Yoktur, Bu Bir İç Savaştır

Değerli dostlar,

2010 yılında, Ergenekon tutuklamalarının en yoğun olduğu zamanlarda yazdığım, BATI VE İÇİNDEKİLER ÇATIŞACAK – DOMUZLARI KÖPEKLERE-KÖPEKLERİ DOMUZLARA adlı kitabımda yukarıdaki başlığı konu başlığı olarak kullanmıştım. TARTIŞMANIN FAYDASI YOKTUR, BU BİR İÇ SAVAŞTIR demiştim.

Tabii ki o ateşli düşman propagandası günlerinde yakınlarımıza bile Ergenekon meselesinin, düşmanın Türk ordusunu çökertmek ve Türk devletine diz çöktürmek için uyguladığı bir mizansen olduğunu anlatamamıştım. Adeta haykırmıştım: “Tartışmanın faydası yok, bu bir iç savaştır” demiştim. Bir savaşı nasıl kazanmak gerekiyorsa, devlet yetkililerimizin, Türk kurmayının öyle davranması gerektiğini, savaşı kazanacak savaş politikaları, stratejik politikalar uygulamak gerektiğini anlatmıştım.

Sonuçta Ergenekon meselesinin bir tertip, bir kumpas olduğu anlaşılmıştı. Yetkili ağızlar, Allah’tan af, milletten özür dilemişlerdi. Tabii ki iş işten geçmişti. Bu hatanın doğul sonucu 15 temmuz ayaklanmasıydı.

Bu özrün bir kıymeti harbiyesi var mıdır bilmiyorum. Allah affeder mi bilmiyorum.

O günlerde çok büyük hatalar yapılıyordu ve içimizden bazıları devlet yetkililerini durmadan uyarıyordu.

Yazık ki devlet kaht-ı ricali bu uyarıları anlamazdan geldiler. Dinlemediler. Düşmana taviz verdiler ve iyice içeriye çektiler. Belki de bir taktik uygulayacaklardı Osmanlı gibi… Düşmanın önünden kaçar gibi yapıp ortaya almak, sonra da arkadan çevirerek düşmanı imha etmek gibi bir strateji mi düşünmüşlerdi acaba? Sanmıyorum. Ama büyük hata yapıldı. Düşmanın kuvvetini artırmasına, müttefiklerini toplamasına, silahlanmasına ve en kötüsü, düşmanın halk nezdinde taraftar kazanmasına sebep oldular. Vaktiyle Osmanlının vilayetlerinde yaşayan Sırpları, Bulgarları millet yaptıkları gibi, içimizdeki Kürt kardeşlerimizi de ayrı bir milletmiş gibi ayrılık fikirlerine düşürdüler. Kürt kardeşlerimizin milliyetçilik duygularını kabarttılar. Türk idareciler bu oyuna kolaylıkla geldiler. TRT6’yı kurdular. o zaman da yazmıştım. Büyük hata idi bu. En önemli eşiği böylece atlamış oldu düşman. Bundan sonra hata üstüne hata yapıldı. Çözüm süreci, akil adamlar meselesi, Ergenekon  meselesi… Hepsi, hepsi büyük birer hata idi. Bu hataları yapanların “Allah’tan da, milletten de af diliyorum” demesinin, hatayı sonradan anlamış olmasının hiçbir kıymeti yoktur. Bu hataları yapan insanların hala Türkiye Devleti’ni idare eder halde bulunmalarının çok tehlikeli olduğunu içinde yaşadığımız olaylar göstermektedir. Daha hangi musibeti bekleyeceğiz. Türk milletini, tıpkı Irak halkı gibi, Suriye halkı gibi, savaşlarla iç içe yaşamaya alıştırmaya çalışıyorlar. Saldırıları, savaşları kanıksatmaya çalışıyorlar. Bu saldırıları yapa yapa milleti öyle bir hale getirecekler ki, tıpkı Halep’te, Bağdat’ta olduğu gibi, yanımızda bomba patlasa aldırmayacağız. İçinde bulunduğumuz binaları düşman uçakları bombalasa umurumuzda olmayacak… Türk milleti buna alışmamalıdır. Ve yapılan saldırılar karşısında en koyu protestoları yapmalıdır.

Amerika’nın eski Ankara büyük elçisi Edelman; “Türkiye’de bir iç savaş yaşanmaktadır” diyor.

Yine Amerikalı bir neo-con yazar Michael Rubin aşağıdaki yazıyı yazıyor. Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır, diyor. Hiç olmazsa şu paragrafı alalım. Lütfen okuyunuz.

“Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek; tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye’ye dahil bir federasyon mu henüz belli değil. Erdoğan kendisini büyük bir lider ve yeni Atatürk olarak görüyor olabilir. Fakat Atatürk modern Türkiye’yi inşa ederken, Erdoğan onu yıkmaktan başka bir şey yapmadı. Erdoğan tarihe bir kahraman olarak geçmeyecek, kibiri uğruna Türkiye’yi yıkan yozlaşmış bir kötü adam olarak geçecek.”

Düşman her şeyi yapar. Her şeyi söyler. Siyaset olarak ülkemize yapılan terörü kınar, perde arkasından taşeron örgütleri ile devleti yıkmak için her şeyi yapar. Devlet idarecilerinin bu incelikleri bilmesi gerekir. Düşmanı tanıması gerekir.

Bilinmelidir ki, düşmanı fazla içeri çektik. At izi it izine karıştı. Sınırlarımızdan çok sayıda ne olduğu belli olmayan insanlar girdi. Düşman beşinci kol kuvvetleri ülkemizde çok derin bir teşkilatlanma yaptılar. Bu saatten sonra palyatif tedbirlerle, klasik; “kanları yerde kalmayacak, hesabı sorulacak” gibi söylemlerle sonuç almak mümkün değildir.
Türk kurmayının kesin karar vererek düşmanı düşman olarak kabul edip, kim olursa olsun, savaş stratejisi uygulayıp düşmanı kesin yenilgiye uğratmak gerekir. Düşmanı ile bu kadar iç içe olan bir ülkenin yöneticilerinin bunu başarıp başarmayacağını herhalde bize zaman gösterecektir. Çünkü işimiz Allah’a kalmıştır. Zamana kalmıştır. Bekleyip görmeye kalmıştır.

Dün akşamki Beşiktaş saldırısında şehit olan güvenlik kuvvetlerimize ve sivil insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağolsun.

Tartışmanın faydası yoktur. Bu bir iç savaştır. Hatta ülkemiz lüzumsuz bir uluslararası savaşa da sokulmuştur. Biliyorsunuz, Osmanlı Devleti, hiç lüzumu yokken, durup dururken Birinci Dünya Savaşı’na girmiştir. Bu günkü Suriye Savaşı da bunun gibidir. Hiç girilmemeliydi. Bu bizim savaşımız değildi. Hele hele “Esad’ı devirmek için Suriye’ye girdik” ifadesi son derece yanlış olmuştur.

Allah, yöneticilerimize akıl ve basiret versin, devletimize zeval vermesin.

  1. Üstad eline sağlık
    Zaten eksiğimiz tarihi vakalardan ders almadığimızdan kaynaklanmaktadır, uyarıların inşallah dikkate alınır.

    Cemil Yücel / Stuttgart

  2. Değerli Cemil ağabey,yorumunuzu yeni gördüm. İlginiz için teşekkür ederim. Bugün Cuma. Cumanız mübarek olsun.

    Allah’a emanet olun.

    Selam ve saygılar.

Yorum Yap