Değerli dostlar, bu akşam (14 Ocak 2013) haberlerde, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra basın açıklaması yapan, gazetecilerin gündemle ilgili sorularını cevaplayan Bülent Arınç’ın açıklamalarını uzun uzun izledim.
Bülent Arınç; Fransa’da öldürülen PKK (militanları) savaşçıları ile ilgili, “ana dilde savunma hakkı” ile ilgili açıklamalar yaptı. Bu konuları, kendisine has üslubu ile hatta yıkılış dönemlerinin bütün politikacılarına has bir “üslup” ile dile getirdi. Arınç’ın bu açıklamalarını dinleyen normal bir vatandaşın, hiçbir siyasi yönü olmayan, hiçbir endişesi, “vatan” kaygısı olmayan, yandaş insanların “mest” olmaması mümkün değildi. Son derece yumuşak, insanların psikolojilerine hükmeden bir şekilde ve de “şahsi tarzım bu” diyerek, hümanist bir tavır ve yumuşak bir eda ile politikalarını anlatması, insanlarımızın ne kadar büyük bir zihnî işgal, ne kadar büyük bir bilgi çarpıtma (dezenformasyon) ile karşı karşıya bulunduğunu anlatmak bakımından çok büyük bir önem taşımaktadır.
Devletin temel kurallarını değiştirerek yapılan açılımlarla yeni bir devlet üslubu geliştiren, azınlıkların ve bugünkü isyancıların her istediğini, ulufe dağıtıyormuş gibi, bol bol dağıtan bir devlet anlayışı ile devleti ayakta tutabileceklerini zannedenlerin, bu tutum ve davranışlarının Osmanlı Devleti’nin çöküşünü getiren bir “tarz” olduğunu anlamaları gerekir.
Tarihimizin en acı sayfalarından biri, biliyorsunuz ki, Balkan Savaşları’dır. Topraklarımızı kaybettik. Balkanları kaybettik. Balkanlardaki Türk nüfus göç etti. Yalın ayak, başıkabak yollara düştü. İnsanlarımız savaş sırasında zulüm altında kaldı. Yüzbinlerce şehidimizi kefensiz olarak toprağa verdik. Kırklareli düştü. Edirne Bulgarların eline geçti.
Çöküşün öncüsü olan İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİ’ne dikkatinizi çekmek istiyorum.
İttihat ve Terakki Partisi yazılan yerlere sizler lütfen, bugünü anlamak için, AKP ‘yi koyunuz.
Göreceksiniz ki, İttihat ve Terakki Partisi’nin yöneticileri ile AKP yöneticilerinin devlet anlayışı hemen hemen aynı özellikleri gösteriyor.
1890 yılında II. Abdülhamit Han’ın idaresine karşı gizli bir “Cemiyet” olarak kurulan İttihat ve Terakki Partisi, kısa bir zamanda büyüdü. O sıralarda Balkanlarda III. Ordu bulunuyordu. Balkan komitacıları ile uğraşan bu ordunun subayları çok genç idiler. Selanik ve Manastır’da şubeleri açılan İttihat ve Terakki Partisi’ne III. Ordunun bütün subayları üye oldular. Bu subayların “orduya dayanmaları” kuvvetlerini artıyordu.
İttihat ve Terakki Partisi’nin Genç subayları “isyan” ettiler, dağa çıktılar.
Abdülhamit’i “hal” ederek iktidarı ele geçidiler.
Kendilerine karşı gelenleri temizlemeye başladılar.
Selanik Merkez Kumandanı vuruldu.
Manastır Polis Şefi Sami Bey öldürüldü.
II. Abdülhamit aleyhine büyük bir propagandaya başladılar.
İsyanı bastırmak için gönderilen Şemsi Paşa Manastır’da öldürüldü.
Yine isyancıların üzerine gönderilen Tatar Osman Paşa, İttihatçılar tarafından dağa kaldırıldı.
Bu gelişmeler karşısında II. Meşrutiyet ilan edildi.
II. Meşrutiyet parlamentosunda 266 milletvekilinden 140 tanesi Türk’tü. Diğerleri azınlıklara mensup milletvekilleri idi!
Meclise giren azınlık guruplarının milletvekilleri kendi emellerine ulaşmak için mücadele etmeye başladılar.
(BDP’in faaliyetlerini hatırlayınız. En basit örneği ile dağdaki PKK’lı ile sarılan kişi hala mecliste milletvekili olarak bulunmaktadır. Durum o zamankinden farklı mıdır? Siz karar veriniz! Böyle bir devlet olabilir mi?)
Böylece İttihatçılar “İttihad-ı Anasır’ı” (İmparatorluk topraklarında yaşayan bütün ırkların bir millet halinde birleştirme) ilan ettiler. Bu durumun “Kürt açılımından farkı var mı?
İttihatçılar’ın muhaletefe asla tahammülleri yoktu. Gazeteci Hasan Fehmi Bey’i köprünün üzerinde öldürdüler. Çünkü partiye karşı muhalefet ediyordu.
Neticede orduda bölünmeler başladı. Meşrutiyet’i korumak için Selanik’ten avcı taburları getirildi. Taşkışla’ya yerleştirildi. 31 Mart ayaklanmasını başlattılar.
Abdülhamit’i indirdiler. Yerine geçen V. Mehmet Reşat, İttihatçıların her isteğine boyun eğdi.
Tam da bu arada İtalya, Trablusgarp’a ve Bingazi’ye asker çıkardı. Fiilen savaşa başladı. Lütfen şu andaki Suriye olayını düşününüz.
İttihatçıların tecrübesizlikleri ve bilgisizlikleri yüzünden devlet çok büyük bir kaosa girdi.
Mızrak çuvala sığmadı. İttihat Terakki Partisi’nin devleti idare edemediği anlaşıldı.
(AKP’nin durumunun hala anlaşılamamasının sebebi bu durumu bir türlü anlamayan halkımızdır.)
Artık, tarafsız aydınlar İttihatçıların çekilmesini istemeye başladılar. Ama çok geç kalınmıştı. Hatta orduda da bazı bölünmeler oldu. “Halaskaran-ı Zabitan Gurubu” adıyla İttihat Terakkiye karşı yeni bir kuvvet meydana çıkarıldı. (Lütfen Ergenekon meselesini düşününüz).
Osmanlı Devleti hızla yıkılmaya başlamıştı.
Ve tabii ki; İttihatçıların “açılım” politikaları gereğince “Kiliseler Kanunu” çıkarılmıştı.
(AKP’nin “açılım” politikalarını hatırlayınız).
Çok hümanist bir parti idi ya İttihat Terakki Partisi! Balkanlarda isyan eden dört vilayetimizi birleştirdiler. Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan acemi İttihatçı politikacıların sayesinde birleştirildi.
Değerli dostlar; sonrası malum. Büyük bir hüsran!
AKP’nin halen uyguladığı politikaların İttihat Terakki’nin politikalarından farkı yoktur.
Önümüzdeki günlerde benzer hüsranları yaşacağımızı görür gibiyim.
Uygulanan politikaların bizim “devlet” geleneğimizle alakası yoktur.
Kendisine isyan eden kuvvetlerin birleştirilmesini sağlayan bir devlet düşünebiliyor musunuz? İttihat Terakki bunu yapmıştır. AKP de şu anda aynı melaneti işlemektedir.
İttihat Terakki Partisi gerçekten çok büyük acemilikler yapmıştı.
Bir örnek vermek istiyorum.
Birleştirilen ve isyan eden Balkan milletleri devletimize karşı harekete geçmişti! Bulgaristan, Avrupa’dan modern toplar (modern silahlar) almıştı. Avusturya; “bize karşı kullanabilirsiniz” gerekçesiyle bu topların geçişine izin vermemişti.
Avusturya izin vermeyince Osmanlı Devleti’ne başvurdular. Osmanlı Devleti’nin “yumuşak yüzlü”, insancıl, ağlamış politikacıları bu silahların önce Selanik’e, sonra da Belgrat’a geçişine izin verdi.
Evet, bizim Bülent Arınç benzeri İttihat Terakki yöneticileri (Sadrazam Said Paşa), bu topların geçişine izin verdi. Devletimize karşı kullanılan bu modern toplar önce Selanik’e getirilmiş, sonra da Belgrat’a geçirilmiştir. Bu toplar Kırklareli’nin, Edirne’nin işgalinde Bulgarlar tarafından kullanılmıştır. Balkan Savaşları’nı kaybedişimizin en büyük sebebi bu toplardır.
İttihat ve Terakki Partisi’nin Dışişleri Bakın Asım Bey, (Asım Paşazade) şunu söylemişti: “Balkanlardan imanım kadar eminim”. Ancak; aynı dışişleri bakanı İtalya’nın Trablusgarp’a, Bingazi’ye asker çıkarıp savaş başlattıkları anda, İtalyan meslektaşı ile briç oynuyordu. Savaştan haberi yoktu.
Değerli dostlar, her zaman ifade etmeye çalışıyorum. Devlet Donkişotluk yapmaz. Bu devlet, herhangi bir devlet değildir. Bu devleti, rastgele, birilerinin desteği ile seçim kazanmış politikacıların, hasbelkader devletin idaresini ele geçirmiş insanların idare etmesi yanlıştır, hatalıdır.
Görünen şudur. Adalet ve Kalkınma Partisi İttihat ve Terakki Partisi’nin hatalarını aynen yapmaktadır.
İttihat Terakki Partisi’nde Batıya “şirin görünme” psikolojisi vardı. Birçok cinayeti sırf bu sebeple işlemiş, kendi insanlarını imha etmekten çekinmemiştir İttihat ve Terakki Partisi.
Batıya “şirin görünme” psikolojisi aynen AKP’de de mevcuttur.
Unutulmamalıdır ki, Batının ülkemize bakışı düşmancadır. Ülkemizde işlenen cinayetleri, vatan bölme faaliyetlerini, PKK yı da taşeron olarak kullanan Batılılar yapmaktadır. Halen Batılıların kurduğu “Beşinci kol” kuvvetleri şu anda ülkemizde faaliyet göstermektedir.
Amerika’nın ve Batının ülkemizdeki vatan bölme faaliyetlerini yumuşak politikalarla, ağlayarak, Batının ve azınlıkların istediği açılımları yaparak durdurmak mümkün değildir.
Bunun için çok esaslı tedbirler alınmalıdır. “Devlet” tedbirleri alınmalıdır.
Bu tedbirlerin başında öncelikle iç barışın sağlanması gelmektedir. Bütün kuruluşların öncelikle bir ortak paydada buluşmasını sağlamak gerekir. Sonra da silah sanayinde, ince endüstri’de (bilişim yazılım teknolojisinde) çok büyük hamleler yapılmalıdır.
Dışarıdaki bütün “beyin”lerin, ülkemize katkıda bulunmak üzere, yurda getirilmesi sağlanmalıdır.
Biliniz ki; devletin güvenliği Bülent Arınç üslubu ile sağlanamaz. Bülent Arınç üslubu, tabii ki AKP üslubu, aynen İttihat ve Terakki Partisi’nin üslubudur.
Bu süreç tarihi bir süreçtir. Bu meselenin belediye hizmetleri ile tarikat işleri ile ilişkilendirilmesi son derece yanlıştır.
Milletimizin bu konuda bilgili ve uyanık olması gerekmektedir.
Bu sebeple bütün milletimi uyanık olmaya davet ediyorum.
Bütün vatanseverler birleşiniz.
Uyarmak vatan borcumdur.
Mikdat Topçu
14 Ocak 2013
ÖNCELİKLE KENDİM VE YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA SİZE TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİYORUM. VERMİŞ OLDUĞUNUZ BİLGİLER VE DEĞİNDİĞİNİZ KONULAR SON DERECE HAYATİ KONULARDIR. AMA MAALESEF TÜRK MİLLETİ UYUMAKTADIR, UYUTULMAKTADIR. ANCAK DAHA VAHİM OLAN UYANDIRMAK İSTEYENLERE DE GÖZLERİNİ KAPATMASIDIR. İNŞALLAH UYANDIĞIMIZDA GEÇ KALMIŞ OLMAYIZ… YAZILARINIZI DİKKATLE OKUYOR VE DEVAMINI BEKLİYORUZ.ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN…