Değerli dostlar, son olaylarla ilgili olarak bazı görüşlerimi sizlere aktarmak istiyorum.
Osmanlı Devleti’nin 1683 yılında Viyana’da bozguna uğramasından sonra sürekli olarak Avrupa’dan geri çekildik. Avrupalılar, Viyana yenilgimizden sonra, artık Türklerin de yenilebileceği kanaatine varmıştır. Çünkü yüz yıllardır Türk akıncıları Batılıların ruhlarını bile korkutmuştu.
Batılılar, 1683 yılından sonra sürekli bize karşı cepheler açmışlar ve bizi yenmişlerdir.
Osmanlı Devleti parçalandı. Yıkıldı. İmparatorluğun külleri arasından şu anda üzerinde yaşadığımız toprakları kurtarabilmişiz.
Batının Türk milletine karşı yürüttüğü yok etme hareketi bitmemiştir. Bizi Anadolu’dan da atmak için elinden ne gelirse yapmaktadır Batı. Tıpkı Endülüs meselesinde olduğu gibi!
Devletimizin içinde yüzdüğü krizlerin, çalkantıların asıl sebebi budur.
Biliniz ki bu çalkantılar, bu krizler boşuna değildir.
Batı; Hıristiyanlık uğruna, toprak uğruna, enerji ve su kaynaklarına hâkim olma uğruna, “Medeniyetlerin Çarpışması” sosyolojisinin bütün icaplarını yerine getirmektedir. Savaşsa savaş, barışsa barış, kandırmaksa kandırmak! Ne gerekiyorsa yapıyorlar.
Ellerine geçirdikleri teknolojik üstünlük ve silah üstünlüğü sayesinde, askerî güçlerini tam ve eksiksiz olarak kullanmaktadırlar. Batılıların, Afrika ülkelerindeki sömürgelerinin devam edebilmesi, Avrasya’nın bütünün neredeyse işgal altına alınması, bütün Arap ülkeleri üzerine hâkimiyet kurmuş olmaları, tamamen teknolojik üstünlük ve silah üstünlüğüne bağlı bir başarıdır. Bu Batının zaferidir aslında!
Batının Türkiye’ye bakışı düşmancadır. Bunu her fırsatta dile getirmeye çalışıyorum. Bu düşmanlığı değişik vasıtalar kullanarak yürütüyorlar tabii ki.
Şu anda ülkemizin içinde bulunduğu krizler, Batılıların uyguladıkları savaş stratejilerinin sonucudur.
Milletimiz bunu bir türlü anlamamaktadır. Oraya buraya savrulup durmaktadır.
Bu tespiti yaptıktan sonra bazı konuları açıklıkla ortaya koymak gerekmektedir.
Ne kadar “Kürtlerle barış yapıyoruz!” derlerse desinler, kendi öz kuvvetimizi kullanmadan barışa ulaşmak mümkün değildir. Çünkü Batı, Kürtleri yüz yıldan beri örgütlüyor. Kürtler;“Biz büyük bir milletiz!”, diyor. “Dağa piknik yapmaya çıkmadık!” diyor. Diyarbakır’da gönderlere şu anda Kürt bayrağı çekilmektedir.
Bu sebeple, Kürt meselesinde hükümetimizin şu anda uygulamaya çalıştığı “Barış Süreci” kesinlikle yanlıştır. Bu süreç büyük bir aldatmacadır.
Şu andaki barış sürecinde, yine her zaman olduğu gibi, Batılılar siyasetçilerimizi aldatmaktadır. Tıpkı Balkan Savaşları sırasında, Birinci Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi, devletin idarecileri aldatılmaktadır.
Batılılar bu süreçte tam anlamıyla siyasi ve askeri stratejiler uygulamaktadır.
Batının güdümündeki dağdaki silahlı hareket devletimiz tarafından fiilen tasfiye edilmeden, bu barış sürecinin başarıya ulaşması mümkün değildir. Biliniz ki, hiçbir düşünce hareketi, hiçbir isyan hareketi silah kullanmadan başarıya ulaşmamıştır. Ulaşamaz. Kürt Devleti’ni kurmaya çalışan güçler bu sebeple mutlaka silah kullanmak mecburiyetindedir. Halen kullanıyorlar da! Bundan vazgeçmeleri eşyanın tabiatına aykırıdır.
Bu sebeple, bizim için tek doğru çözüm dağdaki silahlı hareketin tasfiyesidir. Bu tasfiye aynı zamanda Batının silahlı hareketini de yenmek anlamına gelecektir.
Türkiye devletinin yöneticilerinin (hatta bütün İslam ülkelerinin yöneticilerin) şu andaki durumu, Batı Roma’da, Collezyumlarda gladyatörleri izlemeye gelen kölelerin durumuna benzemektedir.
Batı Roma’da, gladyatörlerin vahşi bir şekilde dövüştüğü arenalarda, bu dövüşleri izlemek için gelen asillerin vücutları üşümesin diye, oturacakları taş sıralara önceden köleler getirilip oturtulur, taşlar ısıtılır, asiller daha sonra köleler tarafından ısıtılmış taşların üzerine gelip otururlarmış.
Stratejik olarak Batılıların kullandıkları öncü kuvvetler, Beşinci Kol faaliyetlerini yürütürken, ülkelerin kendi yöneticilerine bu kölelerin görevlerini yaptırmaktadır.
Avrasya’nın, İslam ülkelerinin yöneticileri tıpkı bu köleler gibi, taşları önceden ısıtmaktadırlar.
Milletler ise her zaman olduğu gibi, hallaç pamuğu gibi sağa sola savrulmakta, birbirlerini boğazlamaktadır.
İçinde bulunduğumuz kriz durumunun, gerçekten Batılıların yürüttüğü büyük bir “savaş” stratejisin neticesi olduğunu anlamalıyız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “barış” istiyorsa, öncelikle dağdaki PKK gerillalarını, HPG gerillalarını tasfiye etmelidir. KCK’yı tasfiye etmelidir. Bu aynı zamanda, devletimiz açısından, bu güçleri kullanan Batılı güçleri de yenmek anlamına gelecektir.
Bu yapılabilirse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o zaman gerçekten kuvvet kullanabilen, savaş kazanabilen bir devlet konumuna gelecektir. Ve buna mecburdur.
İçinde bulunduğumuz ortamda, zihinlerimizi işgal eden bilgi kirliliğinden kurtulmalıyız.
Milletimizin çocuklarına, bozulmayın, dağılmayın, birleşin diyorum!
Bütün vatanseverler birleşiniz.
Uyarmak vatan borcumdur.
Mikdat Topçu Ocak 2013
0 Yorumlar.