Uyarmak Vatan Borcumdur 43 – Çekin Gidin

Değerli dostlar, yazı biraz uzun oldu, biliyorum. Sabırla okuyacağınız ümidini taşıyorum. Yazının uzun olmasının sebebi, “belki bir sorumlu okur düşüncemdir.”
Saygılarımla.

“Türklüğü dayatacaksınız, Müslümanlığı dayatacaksınız, Sünniliği dayatacaksınız ve hem de Hanefi olmak zorunda kalacaksınız. Başka halkların egemenlik, özerklik, yabancı dilde savunma hakkı ve genel af isteklerine ise hayır diyeceksiniz. Bu olmaz işte!”

Bu cümleleri Saba Tümer’le televizyonda konuşan, Türkiye’nin ünlü profesörlerinden biri sarf etti!

İsmini elbette hepiniz biliyorsunuz. Tabii ki Doğu Ergil!

Bu düşüncelerle paralel olan ifadeleri, Murat Karayılan’ın ifadelerini de almak istiyorum. Lütfen sizler karşılaştırınız.

Murat Karayılan şu ifadeleri bir televizyon konuşmasında dile getirdi.

“Çünkü tekçi politikaları sürdürmek zorla Türkleştirmek anlamına geliyor. 90 yıldır bunu başaramadınız bundan sonra da başaramayacaksınız. AKP devleti bu hakikati kabul etmek zorundadır”

“Ben onun (başbakanı kast ediyor) gibi ağzımı bozmayacağım ama tüm söylediklerini ona aynen iade ediyorum. Erdoğan bilmeli ki biz Kürdistanlıyız, bu ülkeyi çok seviyoruz ve bu ülke için çok bedel verdik. Erdoğan diyor ki ya Türkleşerek tek milleti kabul edeceksiniz ya da nereye gidiyorsanız gidin. (Tabii ki başbakanın böyle bir şey söylediği yok.) Ben de diyorum ki sizin ne işiniz var ülkemizde. Burası Kürdistan’dır. Bizim ülkemizdir. Asıl siz çekin gidin ülkemizden. Kürt halkı üzerinde silahlı baskı ve siyasi soykırım olduğu sürece bu özgürlük gerillası ve Kürt halkının direnişi de olacaktır. Bunu herkes iyi bilmelidir.”

“Biz şu anda güçlüyüz. Mücadelemizden geri adım atmayız. Ancak eğer Kürt halkını tanırlarsa, hakikati görür ve kabul edip işgalci politikalardan vazgeçerlerse biz de diyalog ve müzakere yoluyla sorunların çözülmesinden yanayız.”

Değerli dostlar, tabii ki sizler kimin hangi düşünceyi taşıdığını gayet iyi biliyorsunuz. Bilinmeyenler, milletimizden kasıtlı olarak saklanan bir takım tehlikeli gerçeklerdir. Bütün Haçlı âleminin ve bütün isyancıların bildiği ama milletimizin bilmediği tehlikeli gerçekler.

Fransa’da öldürülen üç kadın PKK üyesi ile ilgili gelişmeleri biliyorsunuz.

Devletin, tam ve doğru tedbirleri almadan, uygulaması gereken stratejiyi uygulamayarak, Türk Devletini ve Türk Milletini bütün dünyaya rezil eden gelişmeleri biliyorsunuz!

Avrupa Birliği bile Türkiye’nin iyi yolda olduğunu söyleyebiliyor.

Sizler, bugün bu üç hain insanı vicdanlarınızda affedebilir misiniz? Devlet kimle müzakere yapıyor. Kırmızı bültenle aranan vatan hainleri için düzenlenen bu yarı resmi törenleri kabul edebilir misiniz?

–         Cenazelerin Türkiye’ye getirilmesi,

–         Havaalanının, vatana başkaldırmış örgüt elemanlarına teslim edilmesi,

–         Diyarbakır’da Türk Devleti’nin seyirci kalması ve Kürt Devleti’nin yarı resmi cenaze töreni yapması,

–         Diyarbakır’ın isminin “Amed” olarak ilan edilmesinin zımnen kabul edilmesi, güvenlik güçlerimizin aradan çekilerek, törenlerin güvenliğinin PKK’lılar tarafından sağlanması suretiyle Kürtler’in “devlet olma” provası yapması,

–         PKK ile devlet arasında kalan halkın, artık bundan sonra PKK’nın yanında olmakta bir beis görmeyeceği, Türk Devleti’nin artık bu işlere müsaade ettiği izleniminin verilmesi,

–         Diyarbakır’da gönderlere PKK bayrağı çekilmesinin artık meşru hale gelmiş olması

–         Ve tabutların üzerine PKK bayrağı çekilerek törenlerin Kürt Devleti’nin resmi bir cenaze töreni olduğunun ilan edilmesi

kabul edilebilir olaylar mıdır?

Bunlar yenilir yutulur şeyler midir?

Değerli dostlar,

Bundan daha da kötüsü var. Devlet erkânının sorumsuzca ve bilgisizce “Çok şükür törenlerde olay çıkmadı” şeklinde dua etmesi bile insanı kahretmeye yeterken, işin içinde başka işlerin olduğunu hükümet erkânının hala anlamaması veya bilerek devlet ve millet düşmanlarına (Batıya şirin görünmek adına) tolerans göstermesi insanı dehşete düşürmektedir.

Cemaatin ve mevcut iktidarın “açılım” politikalarına aldanarak, bizimle ters düşen bazı kardeşlerimizin ve Kürt kardeşlerimizin bu meseleyi iyi anlamasını istiyorum. Çünkü gizli din taşıyanlar, devlete, sol göstererek sağ vuranlar aslında başkalarıdır. Türk Devleti, yine Balkan Savaşları’nda olduğu gibi, Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, Batıya şirin görünmek için gerçek düşmanı ortaya çıkarmaktan çekinmektedir.

Acaba, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in niçin ve nasıl yargılandığını, neden ve kimlerin baskısı ile idam edildiğini kaç kişi biliyor aramızda!

Yada İttihatçı Cemal Paşa’nın, sırf Batıya şirin görünmek için, Ermenilerin Adana’da çıkardığı patırtı sırasında 1850 küsur Türk’ü nahak yeri şehit ettiğini aramızda kaç kişi biliyor.

Ermenilerin 1906 tarihinde Karaköy’deki Osmanlı Bankası baskınını kaç kişi biliyor. Bu baskını yapan Ermeni teşkilatının bütün elemanlarının bir Fransız gemisi ile Avrupa’ya götürüldüğünü kaç kişi biliyor.

Biliniz ki, halen bu olaylar birebir yaşanmaktadır. Yaşanan bu olayların bir gün devletimizin ve milletimizin hayatına mal olacağını şu andaki devlet ricali anlamamaktadır. Yada Batıya şirin görünmek için milletin tarafında bulunmamaktadırlar.

Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına sebep olan olaylar, bu gün de benzer şekilde uygulanmaktadır.

Şu anda gözümüzün önünde PKK ile “mütareke” yapan devletin, gerçekleri milletten saklaması kabul edilemez bir durumdur. Devletimiz ve milletimiz 19. Yüzyıl başlarında karşı karşıya kaldığı durumları şu anda bilfiil yaşamaktadır. Yöneticilerimizin İttihatçı paşalardan farkı yoktur. İttihatçı paşalar hiç olmazsa İttihad-ı Anasır’ı, İttihad-ı İslam’ı ilan ederek, daha sonra da Türkçülüğe sarılarak çözüm arayışına girmişlerdi.

Şu anda bu bilinç içinde bulunmayan hükümetin, tarihi bir hata içinde olduğunu anlamaya zamanı dahi yoktur.

İş işten geçmeden milletimiz devletini korumanın yollarını bulmalıdır. Veya başbakan çıkıp, olayların kontrollerinden çıktığını ilan ederek, çözümü millete havale etmelidir. Bu da bir erdemdir. “İyi niyetliydim, çözerim zannettim, ama durum bildiğim gibi değilmiş, çözemiyorum. Devletinize, tapunuza sahip çıkın!” diyerek durumu Türk Milleti’nin vicdanına, idrakine havale edebilir.

Evet, bu da bir erdemdir.

Değerli dostlar,

Bir Ermeni sitesinde Fransa’da öldürülen Sakine Cansız ile ilgili olarak “Sarkis Hatsplanıan” bir makale yayınlanmıştır. Bu makaleyi okuyan, tarihi biraz bilen ve Osmanlı Devleti’nin yıkılışı sırasında Ermenilerin Türk Milletine uyguladığı soykırım olaylarını bilenler, devlete karşı başlatılan isyanın bir Ermeni hareketi olduğunu rahatlıkla anlayabilirler.

İlgili yazıda PKK’nın mensubu olduğu ilan edilen, devletin, cenaze törenleri için gerekli lojistik desteği sağladığı Sakine Cansız’ın bir Ermeni olduğu anlatılmıştır

Yazıyı dikkatinize sunmak istiyorum.

Değerli dostlarımın, hemşehrilerimin ve aziz milletimin içinde bulunduğumuz günlerin karanlık günler olduğunu anlayarak, aralarındaki ufak anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak birleşmeleri en derin temennimdir.

Evet, Murat Karayılan “ÇEKİN GİDİN, BURASI BİZİM ÜLKEMİZ, BURASI KÜRDİSTAN” diyordu değil mi?

Bütün vatanseverler birleşiniz.

Uyarmak Vatan Borcumdur.

Mikdat Topçu

20.10.2013

Sözünü ettiğim yazı aşağıdadır. Lütfen usanmadan okuyunuz. Özellikle Karslı, Ardahanlı, Muşlu, Erzurumlu, Erzincanlı, Bayburtlu kardeşlerimin bu yazıyı dikkatle okumalarını rica ediyorum.

Taşeron olarak kullanılan PKK aslında bir Ermeni hareketidir. Devletin Kürt kardeşlerimizle ilgili politikası asla bugünkü gibi olmamalıdır. Hareketin Ermeni hareketi olarak ilan edilmesi, gerçektende Ermeni unsurları bulunup teşhir edilmesi, Kürtlerin bu hareketin dışında bırakılması için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Bu yazı aslında tarihe not düşmek için yazılmıştır. Ama hala Cemaat ve Siyaset takıntısı olanlar yazık ki en makus talihimizdir.

Yerevan’da yayınlanan yazı aşağıdadır.

“Sevgili Sakine, kendini adadığın topraklarda rahat uyu; emin ol ki direnişin ve bir davaya adanmışlığı en soylu örneklerinden biri olan yaşam anıların kuşaktan kuşağa yaşayacak, yeni yaşamlara maya olacaktır!

1990’lı yılların sonuydu. Paris’te yaşayan Dersimli bir Ermeni dostum Kürt özgürlük hareketi için değerli hizmetleri olan hemşehrisi Sakine Cansız’ın Fransa’ya politik iltica talebinin olumlu yanıtlanması ricasıyla başvurunun yapıldığı devlet kurumu OFPRA’nın üst derecedeki yetkililerinden olan üniversiteden yakın bir arkadaşıma başvurmuş ve onun hem 1915, hem de 1938 soykırım mağduru bir ailenin evladı olmakla beraber, politik tutuklu olarak bulunduğu uzun mahpusane yıllarında çok ağır işkencelere maruz kalmış olduğunu da anlatmıştı.

Değerli SARA’yla (Ben Sakine Cansız’ı bu ismiyle tanıdım) ilk kez Paris’te, Silopi’nin Ermeni Varto aşiretinden sınıf arkadaşıma ait işyerinde, zamanında onun iltica başvurusunun kabul edilmesi için yardımını esirgemeyen Dersimli Ermeni arkadaşım vasıtasıyla tanışmıştım. Onunla neredeyse bütün bir gün Ermeni davası, Doğu ve Batı Ermenistan sorunları, Dağlık Karabağ özgürlük mücadelesi, kendi doğup-büyüdüğü Dersim’in yüzlerce Ermeni köyleriyle hısımlık ilişkileri olduğunu bildiği aşiretlerdeki Ermeni insanlar, yaşamış olduğu Kharbert (Elazığ) ve tutuklu bulunduğu Tigranakert (Diyarbakır) mahpusanesinden yakınen bildiği ortak dostumuz, çocukluk ve okul arkadaşım Liceli Garbis hakkında uzun uzun konuşup durduk.

Kürt özgürlük hareketinin benim de yakınen bildiğim 1980’li yıllarının ilk dönemleriyle ilgili olarak yaptığımız sohbette, kanımca değişik siyasal güç merkezlerinin ‘yönlendirme ve güdümünde’ bulunduğunu belirttiğim üyesi olduğu hareketin savunduğu çizgisiyle, hemfikir ol(a)madığımız politikaları hakkında konuşurken bile, benim pek sert eleştirilerime çok olgunca bir davranış sergileyen duruşuyla, ‘tüm hataları ve sevaplarıyla birlikte’ içinde yoğrulduğu mücadelenin ne denli sadık bir yandaşı olduğunu gözlemleme imkanım olmuştu.

İkinci karşılaşmamız Almanya’da ve bu kez büyük bir tesadüf eseri anamla-babamın ikamet ettiği iltica yurdunda, bizimkilerin hemen kapı komşusu, Diyarbakır zindanındaki işkencehanelerden geçirilmiş eski PKK üyesi bir Kürt bayanın tek odalı dairesinde olmuştu. Gerçek ismi olmadığını işte o gün öğrendiğim SARA adını Ermeni kimliğini hiç yaşayamamış nenesinin hissetmiş olduğuna emin olduğu tarif edilemez acılara duyduğu saygıdan dolayı, onun anısını canlı tutmak için gururla taşıdığı hakkında bilgilendirilmemle Sakine’ye çok derin bir saygı duydum. Rahmetli babamın da katıldığı bu sohbet esnasında ona «ASLINIZA SAHİP ÇIKIN KIZIM, ASLINIZ HAKKINDA OTURUP ARAŞTIRIN, BİLGİLENİN, ÖZÜNÜZÜ, SOYUNUZU ÖĞRENİN VE KİMLİĞİNİZE SAHİP ÇIKIN, BEN MEMLEKETİ ADIM ADIM GEZMİŞ BİRİYİM, KIZILBAŞLARIN BİZİM ÖZBEÖZ KARDEŞLERİMİZ OLDUĞUNU İYİ BİLİRİM… BİZ BİR ELMANIN İKİ YARISI GİBİYİZ» deyişini de, babama “BU TOPRAKLARDA ÖZGÜRLÜK RÜZGARI ESTİĞİNDE, ÖZÜ ERMENİ OLAN İNSANLARIN ARTIK BAŞKA KİMLİKLER ARDINA SAKLANMADAN KENDİ ETNİK AİDİYETLERİNİ KORKMADAN, LAYIKIYLA YAŞAYACAKLARI GÜNLER DE GELECEK, BİZ BUNUN İÇİN DE KAVGA VERECEĞİZ” diyen Sakine’nin ifade ettiği güven verici sözlerindeki samimiyeti de hiç unutmadım.

O’nu Doğu Ermenistan’a davet ederek, SARA nenesinin soydaşlarının yaşadığı devleti ziyaret etmesini can-ı gönülden arzulamış olduğum halde, memlekete değerli Sara yerine, ne acıdır ki onun Paris’te haince katledildiği haberi geldi. Hayatımda pek kısa da olsa tanıma şerefine nail olduğum, belleğim ve yüreğimde derin bir iz bırakan değerli insanlardan birisi olarak hep anacağım unutulmaz SARA Sakine Cansız’ın ölümsüz anısı önünde saygıyla eğiliyor, Dersim’in bu asi kızının omuzladığı acı ve kavga dolu yaşamının ACIYI BAL EYLEYEN herkese örnek olmasını diliyorum.

DERSİM’İN KİRAKOS (BATMAN) ERMENİ KÖYÜNDE DOĞMA-BÜYÜME YİĞİT İNSAN (SARA) SAKİNE CANSIZ’IN ANISI ÖLÜMSÜZDÜR !

Sarkis HATSPANIAN

Yerevan, 12.ocak.2013

DOĞU ERMENİSTAN

 

Yorum Yap