Uyarmak Vatan Borcumdur 49 – Bin Yıllık Tarihimizin En Büyük Krizi

“Bin Yıllık Tarihimizin En Büyük Krizi”

Yukarıdaki başlık rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun bir makalesinin başlığıdır.

“Kriz” kelimesi genellikle şöyle tarif edilir: Kriz; normal bir gidişin anormal hale gelmesidir.

“Bunalım veya buhran” kelimelerinin de benzer tarifleri yapılır sosyolojide.

İdeolojinin ve eşyanın kanunlarına aykırı davranmakta ısrar edilirse toplumlarda “bunalım-buhran” meydana gelir.

Her iki kelime de ülkemizin bugün içinde bulunduğu duruma uymaktadır.

Türklerin, Anadolu’da devlet kurduklarından beri karşılaştıkları en büyük krizin içinde bulunduklarını, Haçlı Seferleri’nin, hatta Birinci Dünya Savaşı’nın bile bugünkü kadar büyük kriz yaratmadığını daha önceki bir yazımda anlatmaya çalışmıştım. (Durmuş Hocaoğlu da, aynı başlıklı yazısında bu duruma dikkat çekmişti. Allah rahmet eylesin).

Peki, milletimiz, içinde bulunduğu “kriz”i veya “bunalımı” neden algılayamamaktadır. Bu konuda rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun dört tespiti var. Bu tespitleri sizinle paylaşmak istiyorum.

(Yeniçağ Gazetesi’nde 16 Kasım – 3 Aralık 2004 tarihleri arasında yayınlanan TARİH VE KAHRAMAN yazısının “Bin Yıllık Tarihimizin En Büyük Krizi” başlıklı yazısından)

1)    Türkler, düşmanlarını algılayamıyorlar.

2)    Krizi veya bunalımı tanımada, tarif etmede, Türklerin entelektüel yetersizliği vardır.

3)    Milli sermaye yetersizliği vardır.

4)    Türklerin krizi tanımada takip ettikleri siyaset yeterli değildir.

Bunları, rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun izah ettiği gibi, uzun uzun açmaya, izah etmeye gerek yoktur.

Milletimizin bir kısmı, iktidarın uyguladığı mevcut gelişmeler karşısında “sona gelindiği” kanaatini taşımakta ve adeta “ne yapabiliriz”in hesaplarını yapmaktadır. Olacaklar karşısında milli refleks göstermeye hazırlanmaktadır. Irak, Libya, Mısır ve Suriye olaylarını örnek olarak almakta, ülkemizde de benzer olayların meydana gelme ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünmektedir.

Diğer bir kısmı ise, düşmanı, krizi, bunalımı, buhranı, gerçekten algılayamamakta, “kötü giden herhangi bir durum söz konusu değildir” düşüncesi ile hareket etmekte ve bütün samimiyeti ile mevcut iktidarın uygulamalarını desteklemektedir.

Bendenize göre kriz vardır. Batılı güçler, asker de kullanarak, bölgemizdeki işgal hareketini halen sürdürmektedir.

Krizin milletimizin bir kısmı tarafından anlaşılamayışının sebebi, mevcut iktidarın suret-i hak’tan (haktan yana) görünmesidir. Bu çok tehlikeli bir durumdur.

Halbuki iktidar,  hata üstüne hata yapmakta, tarihi anlamda devr-i sabık yaratmaktadır.

Biliyorsunuz ki, Abdülhamit’i tahttan indirerek Şerif Hüseyin denen Arap asisini Arabistan’a gönderen İttihat Terakki iktidarıdır. Şerif Hüseyin denen Arap şeyhi, asisi, Arabistan’da Osmanlı devletine isyan etmiştir. İngilizlerle birleşerek Osmanlı Devleti’ne vurmuştur.

(O günleri anlatan batı yapımı Arabistanlı Lavrence filmini bile izlerken gözyaşlarımızı tutamıyoruz.)

Bunun sebebi o zaman ki İttihat Terakki iktidarıdır. İttihatçılar, yaptıkları işin sonucunu kestirememişlerdir.

Yine İttihat Terakki iktidarı, hiçbir zaman kendi aralarında anlaşamayan Balkan ülkelerini “Kiliseler Kanunu” nu çıkararak barıştırmıştır. Kendi aralarında barışı sağlayan dört Balkan ülkesi sonra Balkan Savaşları’nı başlatarak milletimizin heder olmasına sebep olmuştur.

Yine biliyorsunuz ki, Bulgarların Avusturya’dan aldıkları silahları, Macaristan; “Bize karşı kullanabilirsiniz” gerekçesi ile topraklarından geçirilmesine izin vermemiş, bu topların Selanik’ten geçirilerek Bulgaristan’a nakledilmesine İttihat Terakki iktidarı izin vermiştir. Bu silahlar (modern toplar) daha sonra bizim devletimize karşı kullanılmış, düşman Çatalca’ya kadar gelmiş, Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz işgal edilmiştir.

İktidarlar hata yapabilirler. İhanet de yapabilirler. Bunu anlamak için olayların çok derin bir şekilde içinde bulunmak, çok iyi takip etmek gerekmektedir.

Şu andaki iktidarımız da benzer hataları çok yapmaktadır. Dini yaklaşımları sayesinde milletimizin düşüncesini iğfal etmekte, dindar halkı yanına çekmekte güçlük çekmemektedir.

Özellikle önceki devlet kurumlarının bir kısmının yaptıkları hataları dikkate alan halk, bu hataları yapanları tasfiye eden mevcut iktidarı desteklerken hiçbir endişe duymamaktadır. Bu durum da milletimizin krizi anlamamasına yol açmaktadır.

“Dinimizi yaşamamıza müsaade etmeyenlere karşı bu hükümetin yürüttüğü politikaları destekliyoruz!” diyenler, önceki politikalara bakarak devlete küsenler, bunun bedelini çok ağır öderler. Ellerinden devletleri gittiğinde geç kalmış olduklarını anlarlar. İş işten geçmiş olur. (Batı Roma’nın yıkılışı örneğinde olduğu gibi, Kozmopolitanizm)

Çünkü bizim düşmanlarımızın şakası yoktur. Çok istikrarlı stratejiler izlemektedirler. Irak, Libya, Suriye olayları en yakın örneklerdir.

Bu bakımdan milletimizi yaklaşan ağır kriz karşısında, yaklaşan ağır buhran karşısında uyanık olmaya, olayların gerçek manasını anlamaya davet ediyorum.

İktidarı da, düşmanın kurmay hesaplarına, emperyal emellerine milletimizi, devletimizi kurban etmemesi konusunda uyanık olmaya davet ediyorum.

Uyarmak vatan borcumdur.

Uyanınız.

Mikdat Topçu

12 Mart 2013

 

 

 

Yorum Yap