Endülüs’ün Sonunu Unutmayınız
Değerli bir dostum İspanya gezisinden dönmüştü. Kendisini ziyarete gittim. Orada gördüklerinden çok etkilenmişti. Ağlamaklıydı. Endülüs’ün, Müslümanların elinden alınması onu çok etkilemişti. Özellikle; Gırnata’nın son sultanı Ebu Abdullah Endülüs elinden gittiği için ağlarken, annesinin ona “Kadınlar gibi ağlayacağına kalk da erkekler gibi savaş!” diye bağırdığını, hıçkırıklar içinde anlatabilmişti bana.
Son Endülüs Emiri’nin İspanya’nın yeni kralına şehrin anahtarını, bir tepsi içinde, yerde sürünürken, ayakta galip bir hükümdar olarak bütün heybetiyle duran krala sunarken gösteren büyük bir bez afişi gördüğünde neler hissettiğini dakikalar süren öfkesi geçtikten sonra anlatabilmişti dostum. Tabii ki ben de hüzünlenmiştim. Siz de olsanız hüzünlenirdiniz.
Endülüs’ü içerden yıkmışlardı. Müthiş entrikalar çevirmişlerdi Hıristiyanlar. 800 Yıllık Emevi saltanatına hazin bir şekilde son vermişlerdi. (Renconquista uygulamışlardı.)
Endülüs’ü okurken, hatırlarken, değerli dostumun hatıralarını dinlerken tabii ki gözümün önüne hep bizim ülkemiz gelmişti. Aynı entrikaların bizim yurdumuzda da çevrildiğini görerek dehşete kapılıyorum.
Bizim ülkemiz de şu anda kuşatılmıştır. Bu maskeli bir kuşatmadır.
Aslında kuşatmanın neticelerini hep birlikte görüyoruz ve yaşıyoruz. Bağrımız deliniyor, gözyaşları ile ağlıyoruz. Bile bile ülkemize Endülüs’ün ürkütücü sonu hazırlanıyor. Hiçbir şey yapamıyoruz.
Müslüman olmak, Allah’a teslim olmak demektir, düşmana değil! Ancak, yoğun propaganda altında düşmanı tanımaktan uzak tutuluyor Müslüman milletimiz.
Batılılar açıkça “Haçlı Seferleri” yaptıklarını söyledikleri halde, İslam dünyasında yürütülen savaşların gerçekte 21. Yüzyıl Haçlı Savaşları olduğu bilindiği halde, Müslümanlar buna bir türlü inanmak istemiyorlar.
Değerli dostlar, basını, olayları, dikkatle takip edin, göreceksiniz, ülkemiz tam manasıyla büyük bir değişikliğe uğramış bulunuyor. Eski devletin bütün mukaddesleri tek tek ortadan kaldırılıyor.
Niğde’de, valilik önündeki Türk büyüklerinin heykellerini ve bayrakları kaldırmışlar. Kaideleri ile birlikte kökten söküp atmışlar. Bir değerli Niğdeli dostum paylaşmış. Görmenizi isterdim.
Etyen Mahçupyan PKK’lılara nasihatte bulunmuş. “Aman ha, silahlarınızı bırakmayın! Ermeniler 1909 yılında devletle anlaşarak silah bırakmıştı. Ermeniler silahlarını teslim ettikten sonra devlet 30 bin Ermeni’yi öldürdü. Sizin de başınıza aynı şey gelir!” demiş.
Biliyorsunuz ki, Etyen Mahçupyan şu anda “akil adamlar” içerisindedir. Ciğeri kediye teslim etmek, kedinin ciğeri rahat rahat yemesi ne kadar güzel oluyor değerli dostlar! Kaymak Vallahi kaymak!
Bundan zerre kadar endişe duymuyor musunuz?
Sesimizi duyan yok mu?
Yapılan “ıslahatlar-yenilikler” büyük değişikliğin, yani büyük “inkılâbın-devrimin” habercisidir. Biliniz ki, ülkemiz, Endülüs gibi büyük bir yok oluşla karşı karşıyadır.
Bugün bir sitede okumuştum. Hasankeyf’te, Dicle kenarında bir manastır varmış. Mor Aho Manastırı! Duymuş muydunuz, okudunuz mu bu yazıyı, bilmiyorum.
Bu manastırla ilgili olarak makale yazan kişi, öyle bir yazmış ki! Biz burada işgalci olarak varız. Bu topraklar onların. Bin yıllık Türk yurdu olan bu toprağın çocuklarını yok sayarak, medeniyetimizi, hâkimiyetimizi, hükümranlık hakkımızı, dünyanın en büyük milletlerden biri olarak bu toprakların sahibi bulunduğumuzu göz ardı ederek, öyle bir anlatmış ki, dayanamadım. Bu gibi gelişmeler artık çoğaldı. Çünkü idareyi ellerine geçirmişler. Devletin bizzat kendisi onlara bu imkânı veriyor.
Bir tane Hıristiyan’ın dahi bulunmadığı yerlere okul açarak yurt dışından Hıristiyan aileleri o bölgeye davet ediyorlar. Bir tane Hıristiyan’ın bulunmadığı yerlerdeki kiliseleri onarıyorlar. Köylerimizin, topraklarımızın adını değiştiriyorlar. Neredeyse bin sene önceki tapuları göstererek, Ermeniler ve Rumlar, topraklarını geri istiyorlar. Bizim gözü dönmüş Müslümanlar ise, “Adamların hakları var, şimdiye kadar devlet bunların hakkını neden vermemiş!” şeklinde düşünür hale getirilmiş. Bu insanların bu hale nasıl getirildiğini hiç düşünebiliyor musunuz?
Bu vebal kimindir?
Kendi haklarını bilmeyecek kadar cahil bırakılmış bu insanların ülkemize nasıl korkunç bir son hazırladıklarını düşünebiliyor musunuz? Devletine küsmüş insanların intikamları çok acı olurmuş. Bunu böyle biliniz. Düşman açıktan açığa saldırsa bile, devletine küsen insanlar devletinin yanında olmazmış. Düşmana karşı savaşmayı tercih etmezmiş.
Vaktiyle devletin koyduğu yasaklar sebebiyle dinini yaşayamayan insanların devlete küsmüş olmaları ve “kozmopolit” hale getirilmiş olmaları çok büyük bir tehlikedir.
Kozmopolit hale getirilmiş bu insanlar, artık, hayatlarını kendi ulvi ideallerine göre değil, sosyal yaşamlarının ihtişamına göre, yüksek yaşam standartlarına göre ayarlamaya çalışmaktadırlar.
Bu insanların devletlerine küsmüş olmaları; vatanını, milletini, medeniyetini savunmaktan onları alıkoyduğu gibi, düşmanla çarpışmaktan kaçınmalarına da sebep olmaktadır. Şu anda bizler etrafımızdaki insanlarla bu mücadeleyi veriyoruz. Uyanın, vatanınıza sahip çıkın, diyoruz, ama nafile.
Bu insanlar artık “düşman” kavramını kabul etmemektedirler. Yapılan ihanetleri de önemsiz bulmaktadırlar. Bizlere bile akıl vermektedirler. “Ne olursunuz huzur bozmayın!” demektedirler.
Bu Müslüman kitlenin bir an önce kendini toparlaması, bulundukları uykudan uyanması, devlete küsmenin hiçbir şeyin çaresi olamayacağını anlaması çok önemlidir.
Çünkü düşmanlarımız, topraklarımızı işgal ederlerse, bizim azınlıklara tanıdığımız toleransı bize asla göstermezler. “Gidin ibadetlerinizi hür bir şekilde yapın, dininizi yaşamakta serbestsiniz!” demezler. Bizi topyekûn kılıçtan geçirirler. Bu tarihen sabittir. Böyle bilinmelidir.
Endülüs’ün sonunu unutmayınız.
Uyarmak vatan borcumdur.
Uyanınız!
03.05.2013
Son Yorumlar