Bir önceki yazıda 93 Harbi’ni yazmıştım. 93 Harbi Osmanlı – Rus Savaşı idi.
Son günlerde Rusya ile ittifak yapmak üzereyiz. Rusya ile tarihî geçmişimizi çok iyi bilmeliyiz. Bu sebeple Türk Rus ilişkilerini araştırmaya devam etmek istiyorum. Ve tabii ki mağlubiyetlerimizdeki devlet adamlarımızın yaptığı hataları da aktarmak istiyorum. Hata yapan devlet adamları, yaptıkları hatalarının bedelini devletleri ile ödemişlerdir. Çok şükür, şimdi hata yapanlar Allah’dan af, milletten özür dileyerek tehlikeyi geçiştirilebilmektedir. Allah devletimizin ve milletimizin sonunu hayr eylesin.
Bu ilişkileri anlatırken, aynı zamanda, o dönemlerin Türk devlet adamlarının hatalarını ve mağlubiyetlerimizdeki paylarını anlatmak istiyorum.
Bu yazıyı ibretle okuyunuz. Neticede bu alıntılar tarih kitaplarından yapılan alıntılardır.
Rusya ile Savaş (1768-1774)
Rusya, açıkça Türkiye’ye savaş açmaktan çekiniyor ve sinsi bir Türk düşmanlığı siyaseti takip ediyordu. Türk imparatorluğunun Ortodoks teb’ası arasında, hatta Romanya prensliklerinde, Arnavutluk ve Mora’da propagandaya başlamışlardı. Ortodoksları Türkler’e karşı kışkırtıyordu. Bu çok tehlikeli bir durumdu.
Rusya, Lehistan’ı işgal edince elbette ki savaş başladı. Ancak Türk ordusu hazırlıksız idi. İyi komutanlar yoktu. Hele Sadrazam’ın askerlikle hiçbir ilgisi yoktu.
Hem Hotin harekatında, hem de Mora harekatında şans eseri Türk ordusu üstün geldiği halde, Rusların ani ve sinsi saldırıları ile her iki savaş ta kaybedildi. İşte meş’um 1769 tarihi böyle başladı.
Ordu galip geldiği halde galibiyet mağlubiyete nasıl dönmüştü!
Devlet adamlarımızın yaptığı büyük, çok büyük hataları görünüz.
1) Hotin savaşını Ruslar kaybeder, geri çekilir. Ancak Türk vezir, asi askerle işbirliği yapar ve idam edilir. Yani içeri karışıktır. Rus ordusu bunu fırsat bilir, geri döner ve boşaltılmış olduğunu gördüğü Hotin’i 300 topla birlikte işgal eder. Böylece Türk başarısı ile başlayan savaş mağlubiyetle biter.
2) 1770 yılında Mora Harekatı yapılır.
Bakınız ibret dolu bir tarih sayfası size. Görünüz ve anlayınız ki, Osmanlı devletinin düşmesi öyle kendi kendine olmazdı. Bu ancak ihanetlerle, bazen Türk milletinin karakterinde var olan, devlet ve askerlik işlerinde olmaması gereken safdil olmak ve merhamet duygularının yersiz bir şekilde kullanılması ile mümkün olabilirdi. Ve öyle olmuştu.
Çeşme Bozgunu:
Kocası Çar’ı öldürterek Rusya’nın başına geçen ve damarında bir damla Rus kanı bulunmayan, Alman asıllı Çariçe Katherina çok hırslıdır ve modern bir Rus donanması kurmuştur. Karadeniz, kapalı bir Türk gölü olduğu için bu donanma Baltık Denizi’nde bulunmaktadır.
Savaş başlar başlamaz Rus donanması, Baltık Denizi’ni, Kuzey Denizi’ni, Atlas Okyanusu’nu, Cebelitarık Boğazı’nı geçerek Akdeniz’e girer. Fransız büyükelçisi Rus donanmasının bu harekatını Bab-ı Ali’ye bildirir. Ancak devlet tedbir almaz. Kimse inanmaz ve kulak asmaz.
Ruslar Güney Mora’da “Maynot” denen Rumlara güvenmiştir. Bu Rumlar, Ruslar Mora’ya asker çıkarırlarsa isyan etmeye söz vermişlerdi. Ruslar karaya çıkar çıkmaz Maynot’lar ayaklanmışlardı. Eli silah tutan 70 bin kadar Maynot erkeği Ruslara katılmıştı.
Türk ordusu Rusların desteklediği bu 70 bin Maynot’u imha etmişti. Ruslar, Kapdan-ı Derya Hüsameddin Paşa’nın yaklaşması üzerine Mora sularından çekilmişlerdi. Savaş 4 saat sürmüştü. Türk toplarının üstünlüğü sayesinde Rus donanması geri çekilmişti.
Kapdan-ı Derya Hüsameddin Paşa donanması ile, Rusların yeniden bir savaşı göze alamayacakları düşüncesiyle, gün batarken Çeşme Limanı’na girmişti.
Gece yarısına doğru, iki küçük Rus yardımcı gemisi Çeşme Limanı’na girdi. Türkler, iki küçük geminin donanmalarına zarar verebileceğini akıllarına bile getirmediler. Bu gemileri, düşman donanmasından kaçıp kendilerine sığınıyor sandılar. Bazı reisler bu gemileri batırmak istedilerse de, diğer reisler, bunların batırılmamasını, İstanbul’a götürülüp zafer alayında teşhir edilmesini teklif ettiler.
Aslında bu iki düşman gemisi “ateş gemisi” idi. Düşman amirali çılgın ve cesur bir şekilde Türk gemilerine iyice yaklaştı. Bu teknelerden atılan “kundaklar”, bir Türk gemisinin yelkenlisini tutuşturdu ve ambarına sirayet ederek cephanesini infilak ettirdi. Yangın yanaşık nizamdaki bütün gemilere sıçrayarak, çok kısa zamanda Türk donanmasını yaktı. Türk cephaneliklerinin patlaması 230 km. uzaklıktaki Atina’da bile duyuldu.
Bu bozgunun adı, Çeşme Bozgunu idi.
Değerli dostlar, tarihimizde yaşanmış bu türlü fecî olayları milletimize yaşatanlar o zamanın devlet adamları idi. Paşaları idi. Demek ki, devletin idaresinde devlet adamlarının dirayetli olması, hata yapmaması çok önemlidir.
Bu olaylarda yaşanan hatalara bakarak, bugünkü devlet adamlarımızın yaptıkları hataları daha rahat görebilirsiniz. Bunları anlatmak sadece uyarı görevimi yaptığımı düşünüyorum. Gerisi elbette siz değerli okuyucunun bileceği bir iştir.
Ancak tarih, milletlerin yaptığı hataları asla kabul etmemiştir. Böyle biliniz.
Son Yorumlar